Ayin-i Cem'in tersine katılım oranı çok yüksek olan halka açık ayin uygulamasını ve anma törenini içeren Şeb-i Arus, Mevlâna Celaleddin Rumî'nin ölüm yıl dönümünü anmak için her sene 17 Aralık tarihinde Konya'da gerçekleştirilir. Yoğun bir katılımla
gerçekleştirilen bu tören, Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde siyasi liderlerin katılımgösterdiği ve konuşma yaptığı, Mesnevî dersini andıran sembolik bir konuşmanın yapıldığı, sonrasında konser programı ve Mevlevî ayininin sergilendiği bir içeriğe sahiptir.
Günümüz anlayışıyla Şeb-i Arus'a yönelik düşünce ve fikirlerin semazen, müzisyen ya da izleyici perspektifiyle farklı açılardan değerlendirildiğini söylemek mümkündür. Bu noktada Şeb-i Arus'un gösterişli ve ihtişamlı bir sahne programı gibi sergilenmesinin uygun olmadığı, böyle bir anlayışla hazırlanan programın ne gelenekle ne de Mevlâna Celaleddin Rumî'nin düşünce dünyasıyla ilişkilendirilemeyeceği vurgulanmaktadır.
"Hiç birini kabul etmiyorum. Bakın böyle bir şey olmaz. Bakın bu şimdi bir kere gösteri" (Hüseyin Kutlu, Kişisel Görüşme, 28.08.2015). İbadetle ilişkilendirilmesi gereken dinî bir ritüelin gösteri anlayışıyla sergilenmesini uygun bulmayan Hüseyin Kutlu, nafile bir ibadetin bile göz önünde yapılmasının yanlış olduğunu ifade etmiştir.
Dolayısıyla Kutlu'ya göre bu uygulamaların dinî bir ritüel olarak düşünülmesi mümkün değildir. Anma programı etkinlikleri çerçevesinde yapılan etkinlikleri şov yapıldığı düşüncesiyle eleştiren Kutlu'ya göre, bu geceye siyasi liderlerin katılım göstermesi ve yine bu törende gösteri niteliğinde Mesnevî dersi gibi bir etkinliğin olması, Mevlevîliğin inanç değerleriyle aykırı bir durum oluşturur.
Yani şimdi farzedelim çıkıyor işte konser veriyor niye? Şak şak şak Allah Allah yahu bu enteresan bir şey kardeşim. Okuduğun şeyler Hz Yunus'tan şuradan buradan. Ya bu zaatlar böyle şovmenlikler yapmamışlar yahu. Kathiyetle yasaktır bu şey ya. Efendim ben insanlara tanıtayım. Neyi tanıtacaksın? ya insanlar böyle oturduğu yerde şak şak şak. Yok böyle bir şey alkış yok bizde bir kere. Yok ki böyle bir şey.
Yani hiç alakamız kalmamış bizim. Yani böyle ibadet olur mu ya? Ayinler ibadet, gösteri değil ki. Orada diyelim ki işte postnişin olan zat veya bilmem işte her neyse semazenlerveya murtip heyeti, Hz. Mevlâna zamanında böyle mutrip heyeti falan da yok. Yani o da ayrı bir fasıl tabi. Yani musikinin ne kadarı filan. O da ayrıca konuşulması gereken bir şeydir. Yani burada çok keyiflendim yani. Kardeşim keyiflenmek ayrı şey feyiz almak ayrı şey.
İslami bir perspektifle konuyu değerlendiren Kutlu, görkemli bir gösteri ve müzik anlayışıyla Şeb-i Arus'un gösteriş ve şov yönünün ağır bastığını ifade etmiştir. Aynı konuya yönelik Cenk Güray'ın açıklamalarında tartıştığı meselelerden biri inanç ve müzik ilişkisinde müziğin niteliğinin hangi boyutta olması gerekliliğine yöneliktir. "Mesela Mevlâna'nın Konya çarşısında demircilerin çekiç sesleriyle sema ettiği söylenir. Bunlar efsanedir belki değildir ama en azından oradaki geleneğe dair bize birfikir verir. Demek ki esasında çokta kapsamlı bir müzik burada şart değildir " (Cenk Güray, Kişisel Görüşme, 07.07.2015).
Ayin müziğinin karmaşıklığından ya da ihtişamlı oluşundan ziyade esas olan vecd haline ulaşabilme ve ilahi yolculuğu anlayabilmedir. Ancak Mevlevîlikte ayin müziğinin icracılık, bestecilik ve form açısından üst düzey bir seviyeye ulaştığı bilinir. Bu gelişimi bireysel üretim fikri olarak değerlendiren Güray, şu açıklamaları yapmıştır:
Dolayısıyla hani temel anlamıyla sanat Tanrı'yı algılamak için yapılır. Ancak kentli kültürün gelişmesi bir şekilde çok önemli bestecilik ekollerini de ortaya çıkarır. Çünkü kentli kültür ve sanat dediğiniz şey bireysel bir şeydir artık yani.
Artık anonim bir sanattan bahsedemezsiniz. Çünkü kentte artık yazılı kültür vardır. Bu sanatın tüketicileri vardır. Dinleyeni vardır, destekçileri vardır. Dolayısıyla burada bu insanlar için o sanatı yapan kişi çok önemlidir artık. Yani işte belki bir köy kültüründe mesela kırsal kültürde bir türküyü yakandan ziyade o türkünün ne anlattığı daha önemlidir.