"Devlet korosu anlayışı" ifadesiyle Erguner, maneviyattan yoksun bir icranın ayinin karakterini ve atmosferini yansıtamayacağını belirtmiştir. Ayrıca süpürde ney olarak bilinen ney çeşidinin icrada kullanılmaması gerektiğini ve bunun yerine mansur ney kullanılması gerektiğini açıklayan Erguner, bu hataların akort problemi yarattığını ifade etmiştir. Tolga Özdemir ise müzisyenin icra kapasitesini geliştirebilmesi için ayin meclislerinin önemine vurgu yapmıştır (KişiselGörüşme, 26.04.2016).
Gençlik dönemi hakikaten çok besleyici oldu benim için. Tutup da ben hiçbir zaman açıp nazariyat kitabı okumadım. Ya da makamları ben nazariyat kitabından öğrenmedim. Eser hiç öğrenmedim daha doğrusu notayı karşıma koyup ta filan. O anlamda hakikaten çok ciddi bir etkisi oldu bana çünkü biz böyle roket gibi başladık bu işe o coşkuyla beraber.
Özdemir bu ifadeleriyle ayin meclislerinin icrayı besleyen en doğal öğrenme ortamı olduğunu vurgulamıştır. Hakkı Özsoy (Kişisel Görüşme, 16.12.2015) ise tekke ortamında Mevlevî ayinleri yerine zikre teşvik edici ritmik yapısı daha belirgin ve hızlı olan ilahilerin tercih edildiğini dile getirerek şu ifadelere yer vermiştir:
O ayine gelen olmaz. Yani eşyanın tabiatına aykırı gibi bir şey olur ama ayinler yapılır tabi yapılmaz diye bir şey yok ama bu bağlamda gelen olmaz. Yani insanlar ona itibar etmezler. Bu da zaten ilahi başka bir şey değil. Yine Allah kelamı yine dinden peygamber efendimizden bahseder. Dolayısıyla yeni bir şey değil ancak lisan farkı var. Mesela bazen Fuzuli'den bir gazel var. Onlar söylenir. Kasideler söylenir. Kaside söyleyen de bir hocamız var.
Tekke ve dergâh ortamında seslendirilen eser hangisi olursa olsun ritmik açıdan hızlı olacağını açıklayan Özsoy, burada maksadın zikri desteklemek olduğunu açıklamıştır. Diğer bir taraftan ayin icralarında ortam faktörünün etkilerini toplumsal bir düzlemde açıklayan Tuğrul İnançer (Kişisel Görüşme, 15.12.2015) toplumsal yaşam algısının müzik algısını da etkilediğini açıklamıştır.
Ayinde metronom olmaz. Özellikle üçüncü selamda terennümlerden sonra ayin yürür. Üçüncü selamın sonunda çok yürük olur, dördüncü selamda çok ağır olur. Dolayısıyla batı müziğiyle karşılaştırılması mümkün değildir. Metronom sayısı koymak herhangi bir esere Türk müziğinde olmaz. Çünkü aynı eser aynı ilahi zikrin başında da okunur ağır ağır, ortasında okunur biraz hızlı, sonunda okunur koşa koşa. Ve hiç melodi değişmez. O da ustalıktır.
Hem okuyan için hem besteleyen için. Nasıl oluyor? Günümüzde insanlar ne kar, ne karçe, ne birinci beste ne ikinci beste dinlemiyorlar. Şarkı dinliyorlar dört satır. Aceleci, çabukçu, çünkü senin devlet başkanın Topkapı sarayında oturuyordu ve sen Tuna'dan Basra körfezi'ne bir memlekette yaşıyordun. Öyle bir memlekette yaşamanın getirdiği bir takım duygularvardır eserde. Şimdi Meriç'le Aras arasına sıkıştı.
Mevlevî ayinleri notalarının tashihini yaptık. Güftelerini üniversitedeki hocalarımızdan istifade ederek düzelttirdik. Orijinal güfteler bulduk. Ondan sonra asli kaynaklardan ulaşabildiklerimizden elimize ulaşan notalardan tasfiye etmeye çalıştık falan. Onların hepsini icra edilebilir hale getirdik. Bugünkü nota sistemiyle. Ve işte 1925'e kadar bestelenmiş ve elimize ulaşan bütün Mevlevî ayinlerini toplulukla icra ettik.
Aşağı yukarı 2008 yılından itibaren de Konya'da her hafta sonu Cumartesi günleri bu sema ayinlerini periyodik hale getirdik halka açık konserlerimiz oluyor. Mevlevî ayinlerini burada icra ediyoruz. Onun dışında tabi Mevlevî müziği sadece Mevlevî ayininden ibaret değil. Biliyorsunuz klasik müziğimizin bütün ünlü bestecileri aslen Mevleviler ya Mevlevî şeyhi ya muhibbi.
Bir şekilde Mevlavîhaneye devam etmiş insanlar. Klasik müzik te aslında Mevlevî müziğinden ayrılamaz bir parçası biliyorsunuz. Biz Cumartesi günleri yaptığımız sema programlarının haricinde aylık periyodik olarak Mevlana Kültür Merkezi Sultan Veled Salonunda klasik müzik konserleri de yapıyoruz. İşte klasiklerin birçoğunu burada icra ettik.