47. Kâmil Akıl “Hak İle Bâtıl Netleşti”
İnsandaki idrâk kabiliyetinin adıdır akıl. Kalpte hak ile bâtılı ayırdeden bir nurdur akıl. Allah’ın hitâbını akledip, O’nun râzı olacağı şekilde anlayan ve her şeyi yerli yerine koyan ise kâmil akıldır. Tevekkül ile sebeplere sarılmak arasında bir tezat olmadığını açık bir şekilde anlamaktır kâmil akıl. Kalbin şeriatı tevekkül, bedenin şeriatı ise sebeplere sarılmaktır. Kâmil aklın en kıymeti meyvesi ise Allah’ın zâtının ehadiyetini tefekkür edip anlamasıdır. Kâmil aklın tefekkürleri tahkik kapısını aralar.
48. Tahkîkler “Şüphe ve Tereddütler Kayboldu”
(4. Ok - Ulvî Alem’e yükseliş)
Hakîkatlenme, işin özüne vâkıf olmadır tahkik. Hakîkati bulmak ve Hakk’a ermek için bütün gücüyle çaba sarfetmektir tahkik. Hakk’ı, isimlerinin sûretleri olan âlemde temâşâ etmektir tahkik. Şüphe, tereddüt ve kuşkuların yerini kesin bilgi ve îmana bırakmasıdır tahkik. Akli ve dînî delillerle neye, niçin ve nasıl inandığının şuurunda olan, şüphe ve tereddütten sıyrılmış sâdık kişiye ise perdeleri açarak ulvî âlemleri seyrettirirler. Tahkik ettiği konularda çaba göstermez, Allah’ın vasıflarını tanıyamaz, bunları kendi hakikatleri ve vasıfları haline getiremez ve Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanamazsa kalbini hüzün kaplar.
49. Hüzünlü Kalp “Tesir Altında Kalmamalıyım”
Tahkîk, kendisinde zedeleyici hiçbir şüphe kabul edilmeyen bir makâmdır. Bu sıfatın sahibi muhakkiktir. İşitmesi, görmesi, eli, ayağı ve kullandığı bütün kuvvetlerinin Hakk olması gerekir. Gereği gibi amel edildiğinde kişide hâl olur. Bu durumda o kişi, tahkikin gücünün kendisinde zuhur ettiği kişidir, zuhur etmediği takdirde, bir hata yaptığını bilir, fakat bu hata onun hakikatinde bir zedelenmeye yol açmaz. Çünkü o, tesir altında kalmaktan dolayı hata yapmıştır ve hüzünlüdür. Allah’a yaklaşmak için herşeyi ile O’nun yoluna canını, başını koyar ve “De ki: “Şübhesiz benim namazım da ibâdetlerim de hayâtım ve ölümüm de âlemlerin Rabbi olan Allah içindir!” der.
50. Allah’ın Yolunda “Malım ve Canımla O’nun Yolundayım”
(7. Ok - Cennet’e yükseliş)
Her şeyi yaratan, yoktan var eden Allah’tır. Canı da, malı da kuluna hibe eden O. Hibe ettiği malı ve canı kulundan cennet karşılığı satın alan da O. “Şübhesiz ki Allah, mü'minlerden nefislerini ve mallarını, karşılığında Cennet hakikaten onların olmak üzere satın almıştır!” Herşeyini Allah yoluna fedâ eden Hz. Ebûbekir’e (r.a.); “Cennetin her kapısından buyur gir” nidâsı geldiği gibi, içteki ve dıştaki bütün Allah düşmanlarıyla mücâhede ederek, sebat eden de cennete yükselir. Sebat etmezse riyâ elbisesini giyer.
51. Riyâ “Niyetimi Kontrol Etmeliyim”
(8. Kanca - Kin’e düşüş)
Gösteriş, ikiyüzlülük, sahtekârlıktır riyâ. Hakk rızâsı için yapılmayan ihlassız işler ve samimiyetsiz ibadetlerdir riyâ. Allah’a itâat yoluyla kulun rızâsını istemektir riyâ. Riyâ amelleri boşa çıkaran bir şirktir. Riyânın, nefsin derinliklerinde saklı üç düğümü vardır: Medhi (övülmeyi) sevmek, zemmedilmekten (yerilmekten) korkmak, dünyaya düşkünlük ve insanların elindekilere tamah etmek. Riyâkâr, bu davranışlarında devam eder ve insanlardan arzu ettiğini elde edemezse onlara kötü hisler ve kin beslemeye başlar. Bu davranışında ısrar etmezse riyâ bulaşığından temizlenmesi için toprağa yönelir.