Hattat Necmi Atik'in eserlerinden bir tanesi olan 'Ariflerin Satrancı' isimli eserini takdirlerinize sunuyorum. İstifade etmeniz temennisi ile...
25. Arz “Yola Koyulmalıyım”
Ayağı yere basmak, bastığı yeri bilmek ister insan. Hayret denizinden kurtulup her ne kadar karaya varmak insanı ferahlatsa ve sevgiliye vâsıl olan yolda olduğunu bilse de, bu yolda daha nice tuzakların, vahşî canlıların ve yırtıcı hayvanların karşısına çıkabileceği ihtimâli bulunmaktadır. Bu yol uzundur, menzili çoktur, geçidi yoktur, derin sular var. Bütün bu tehlikelerden kurtulması, yoluna revân olması gerekmektedir ama bunun için neler yapmalı ve ne tedbirlere başvurmalıdır, bütün bunları düşününce içini bir korku kaplar.
26. Havf “Yol Tehlike ve Tuzaklarla Dolu”
Kaygılanmak, endişe etmek, hoşlanılmayan bir durumun başa gelmesinden veya arzulanan bir şeyin elde edilememesinden duyulan kaygıdır korku. İnsan tahmin ettiği veya açıkça bildiği bir emâreye dayanarak başına kötü bir hâl geleceğinden kaygılanır ve kötü bir durumla karşılaşacağı beklentisi ruhunda elem ve huzursuzluğa sebebiyet verir. Bu halde iken korkularının nefsinden ve şeytandan kaynaklandığını anlar ve “İşte o şeytan yalnız kendi dostlarını korkutabilir. Şu halde eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun” âyeti imdadına yetişir, yalnız kendini yaratan Allah’tan korkması gerektiğini anlar ve haşyet içerisinde Allah’a sığınır.
27. Haşyet “Allahım! Beni koru”
Tazimden, saygıdan doğan, ümide yönelik, yüceltmeyle birlikte kalbe âit bir korku duymadır haşyet. Allah’ın kudretini, azametini ve her şeye gücünün yettiğini tefekkür edenin kalbindeki yüce ve gerçek korkudur haşyet. Allah korkusuna haşyetullah denir. Havf, dünyevî bir korku; haşyet uhrevî ve ilâhî bir korku anlamına kullanılır. Kurtarır kürbetten senin canını, Âh u enîn ile Allah korkusu, Hasımlardan alır senin yakanı, Âh u enîn ile Allah korkusu. Bütün korkularını terkedip, sanal korkuları ve kaynaklarına vakıf olur insan ve Allah’a yönelir, a’râfa gelir, arada kalır.
28. A’râf “Arada Kaldım, Kararsızım”
Bulunduğu yeri bilmek, durumunun farkına varmak, insanları tanımak anlamında irfandır a’râf. Cennet ve cehennemi birbirinden ayıran bölgedeki surun yüksek kısmıdır A’râf. Cennettekileri ve cennetlikleri, cehennemi ve cehennemlikleri seyretmek ve bilmektir A’râf. Sırat köprüsünde olmak, hayırla şer arasında tereddüt etmek, tercihlerinde arada kalmaktır a’râf. Karanlık ile aydınlığın, aşk ile nefretin, akıl ile deliliğin, ölüm ile yaşamın, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün arasında kalmaktır a’râf. Bu yerden ve bu hâlden hayırlısına yönelmek için Hakk’a duâ vaktidir.