Bu yazı sadece meraklısı içindir..
On bir yol arkadaşı bir Cuma vakti, hayatın ve ölümün sahibine divan durmak için yürüdü.
Vakit tamam olunca istikamet Sultanahmet.
Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’nın ellerinde yükselmiş muhteşem bir başyapıttır. 14 yaşında Padişah olmuş bir cihan sultanının 14 yıllık iktidarında fani Dünya’da bizlere hediye ettiği şaheser her vakit hayırla anılmasına vesile olmaya devam etmektedir.
Bu muazzam eserin ilk kazmasının bizzat Padişah tarafından vurulduğunu belirtmekte fayda görüyorum. Onunki sadece göstermelik bir başlayış değil bizzat kucağında toprak taşıyarak “Ya Rab Ahmet kulunun hizmetidir” diyerek dua etmiş, dualar ve alın teriyle devam eden inşaatın ifadesidir. Meraklısı bu kazmayı Topkapı Sarayında görebilir.
Dört yapraklı yonca planına sahip camiindeki dört fil ayağı her insanı etkileyen bir görselliğe sahiptir.
Batılıların “Blue Mosque” diye adlandırdıkları Sultanahmet bu ününe yakışır 260 penceresi sayesinde ferah bir aydınlığa sahiptir. Çini ve kalem süslemeleri mavi ağırlıklı olduğu için gökyüzü hissiyatıyla caminin kubbesi havada asılı gibi durmaktadır.
Burada huzur’u, huşu’yu ve mana alemini bizzat yudumlar. Ötelere dair ufuklara yelken açarsınız.
Zarafetle ihtişamın, imanla samimiyetin, bütünleşip kaynaştığı bu ulu mabet altı minaresiyle benim vazgeçilmezimdir..
Sultanahmet’te kıldığımız namazlar, ettiğimiz duaların kabulü umuduyla Süleymaniye’nin yolunu tutuyoruz. Sultanahmet’le Süleymaniye karşılaştırmasında bakalım sine i yürüklerimizde hangi fırtınalar kopacaktır.
Payitaht’tan Payitaht’a bir umuttur yolculuğumuz. Yol hikayesi sevenler için yaşamaya ve paylaşmaya devam edeceğiz.