Mevleviliğin gelişmiş bir adap ve kural sistemi vardır. Misal, ortak tabaktan yemek yeniyorsa kaşığın bir tarafı ile yemek alınır diğer tarafı ile yemek yenir. Kaşığın ağza değen kısmının yemeğe değmemesine özen gösterilir.
Diğer tasavvuf yollarında olduğu gibi Mevlevilikte de, edep nedeniyle inançtan kaynaklanan terimler vardı. Mesela Ben yerine "biz" veya "fakiyr" kullanılırdı. Söndürmek, yakmak gibi kötü manada da kullanılabilecek sözler için "mumu söndürmek" yerine "mumu dinlendirmek" , "ışığı yakmak" yerine "ışığı uyandırmak" gibi tabirler kullanılırdı. Konuşma sırasında benlik ifadesi olan "yaparım, ederim" gibi birinci şahıs kullanılamaz. Bunun yerine "yaparız, ederiz " gibi cemi' sığası kullanılırdı.
Aşağıda birçoğu başka tasavvuf yollarında da kullanılan terimlerin büyük bir kısmına yer verdik. Daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler bizimde bu yazıyı hazırlarken faydalandığımız Abdulbâki Gölpınarlı' ya ait "Mevlevi Âdâb ve Erkânı" veya "Mevlana'dan sonra Mevlevilik" isimli eserlere bakabilirler.
Âgâh ol, âgâh olmak : "Kendine gelmek, aklını başına almak, düşünmek, uykudan uyanmak" anlamlarına gelir. Uyuyan kimsenin yavaşça yatağına gidilir, yastığına hafifçe el ile vurulur ve "agah ol erenler " denir.
Allah derdini artırsın (Allah feyzini artırsın): "derd" aşk derdidir. Dedesi yahut şeyhi tarafından, aşka, cezbeye dair bir tezahürde bulunan salike bu cümleyle dua edilir.
Ana bacı : Şeyhin hanımına verilen lakâptır.
Âstân : Büyük dergah.
Aşk olsun : Mevlevilerde bu söz birçok yerde kullanılır.
Birisinin evine gelen bir mevlevi, oturup niyaz edince yani yeri öpünce ev sahibi o kişiye "aşkolsun" der. Kişide söyleyenin kemaline göre ya elini göğsüne koyup baş keserek "eyvallah" der, yahut yine eğilip yeri öper.
Bir şey içene de "aşkolsun" denir. O da yine elini göğsüne koyup baş keserek "eyvallah" der. Yemek yiyene de yine aynı söz kullanılır.
Bazı Bektâşi meşrepli Mevlevilerde bu söz karşılıklı tamamlayıcı tabirlerle uzatılmıştır. "aşkolsun" sözüne karşılık, "aşkın cemal olsun" denir bu söz uzerine karşıdaki, "cemalin nur olsun" der ve yine karşıdaki "nûrun alâ nûr oldun" cevabını verirdi.
Aşk-u niyaz, aşketmek : Selam ile aynı anlamda kullanılır. Selam yollanırken "Aşk u niyaz ederiz veya Kademlerine aşk u niyaz ederim" denir. Yine "Nasılsınız?" sorusuna "Aşk u niyaz ederiz" diye cevap verilir. Hal, hatır sorulması ve ona cevap veriliş anlatılırken de "aşk verdiler, aşk aldık" şeklinde bir cümle kullanılır.
Âteş-bâz : Mevlânâ'nın aşçısı olduğu rivayet edilen, Konya'da Meram'ın eski yolunda türbesi bulunan İzzeddinoğlu Şemseddin Yusuf isimli zat, ateşle oynayan anlamına gelen "Ateş-baz" diye anılmaktadır. Bundan dolayı bu zatın adı matbah ve aşçıbaşı yerine kullanılır.
Avam : Mevlevilerce tarikat ehli olmayanlara, genel olarak vahdetten anlamayanlara denirdi.
Ayak mühürlemek : Sağ ayağın başparmağını, sol ayağın başparmağı üzerine koymak. Buna "mühr-pay durmak" da denir. Ayağını mühürleyen, sağ elini, parmakları açık olarak göğsüne, öbür elini sol böğrüne doğru aynı şekilde koyar; yahut sağ el üstte olmak üzere yine parmaklar açık, sağ elini sol ve sol elini sağ omzunun üstüne parmaklar omuzları kavrayacak şekilde koyar. Buna niyaz vaziyeti denir. Teslim oldum, elim ayağım yok, her şeye razıyım anlamındadır.
Can: Mevleviliğe intisap edenler birbirlerine "Can" Ya da "Ali can" gibi isimlerinin sonuna getirerek hitap ederler.
Cümbüşlenmek : Umumi olan bu terim yemek, içmek anlamındadır.
Çerağ,Çırağ : Mum, kandil, ışık anlamlarına gelir.
Çile, çille : Az yiyip, az içip, az uyuyup, kırk gün ibadetle vakit geçirmek suretiyle olur. Mevlevilikte ise çile bin bir gün hizmetle olur.
Çivi tutmak : Olduğu yerde, sol ayağını direyip çark atmak yani dönmek.
Dede : Çile çıkarmış yani bin bir gün hizmetini bitirmiş ve dergahta hücre sahibi olmuş kişi.