Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı'nda yapılan ayin uygulamalarında Mevlevi ayini formunda bestelenen eserlerin ayine eşlik etmediği gözlemlenmiştir. Bunun yerine ilahi formunda bestelenen eserler seslendirilmekte ve bu eserlerde def ve bendir gibi çalgılarla zikri desteklemek adına ritim unsuru ön plana çıkarılmaktadır. Ayin uygulamalarını yürüten topluluk üyelerinin müzisyen olmaması ve ayin müziğini kendi çabalarıyla öğrenmeye çalışmaları nedeniyle bu toplulukta üst düzey seviyede icra kapasitesi gerektiren Mevlevî ayinlerinin icra edilmemesi doğal bir sonuçtur. Ayrıca "Dergâh usulü" olarak nitelendirilen ayin müzikleri repertuarında çoğunlukla ilahi formunda bestelenen eserler tercih edilmektedir. Böylece Konya'da Şeb- i Arus'da, Kültür Merkezi'nde ve İstanbul'da müzeleştirilen Mevlevîhanelerde sergilenen ayin uygulamalarında zikri destekleyen unsurun melodi olduğu diğer bir taraftan daha samimi ve kapalı bir ortamda sergilenen "Dergâh usulü" ayinlerde ise zikri destekleyen müzik unsurunun ritim olduğu söylenebilir.
Dernek ve vakıf çatısı altında isteyen herkesin gelip izleyebileceği ayin faaliyetleri diğer uygulamalara oranla halka açık olarak nitelendirilebilir. Bu ayin uygulamalarına bir örnek olabilecek Konya'da resmiyette dernek olan ancak Dergâh vasfıyla hareket ettiği ileri sürülen Mevlevî-Der'de ayin faaliyetlerinin her hafta düzenli olarak sürdürüldüğü 7-17 Aralık tarihlerinde ise Şeb-i Arus vesilesiyle her gün ayin yapıldığı Dünya Mevlana Vakfı Başkanı Hakkı Dede (Hakkı Özsoy) tarafından açıklanmıştır. Mevlevî-Der'de yapılan ayinin 800 yıl önce yapılan orijinal ayinle aynı özellikleri taşıdığını açıklayan Özsoy, Orijinal olduğunu söylediğiniz bu ayinin kaynağına yönelik dayanağınız nedir? Sorusuna şu açıklamaları getirmiştir: "Yani bunu birileri söyledi değil de mesela benim hocam bunları yaşamış birisi. O da Sadettin Kaynakla beraber.
Sadettin Kaynak da Tahirü'l
Mevlevi'yle beraber. Tahirü'l Mevlevî de daha öncekilerle yaşanmış bir hayat bu yaşanmış bir hayat" (Hakkı Özsoy, Kişisel Görüşme, 16.12.2015). Yaşanmış hayat tanımlamasıyla Özsoy, ayin uygulamalarının tarihsel süreçte Mevlevî yaşam biçiminin bir parçası olarak silsileye dayanan bir aktarım süreciyle günümüze taşındığını ifade etmiştir.