Vezirin her emîri ayrı ayrı veliaht yapması
Neden sonra o emîrleri yalnız ve birer birer çağırıp her birine bir söz söyledi. Her birine "İsâ dininde Tanrı vekili ve benim halifem sensin, Öbür emîrler senin tâbilerindir. İsâ, umumunu senin taraftarın ve yardımcın etti. Hangi emîr, baş çeker, tâbi olmazsa onu tut; ya öldür yahut esir et, hapse at. Ama ben sağ iken bunu kimseye söyleme, ben ölmedikçe, reisliğe talip olma.
Ben ölmedikçe bunu hiç meydana çıkarma. Saltanat ve galebe dâvasına kalkışma. İşte şu tomar ve onda Mesîh'in hükümleri... Bunu ümmete tasih bir tarzda oku!" dedi. O, her emîre ayrı olarak şunu söyledi: "Tanrı dininde senden başka naib yoktur!" Her birini ayrı ayrı ağırladı. Ona ne söyledi ise buna da onu söyledi. Her birine bir tomar verdi, her tomar öbürünün zıddını ifade ediyordu.
O tomarların metni "Ya" harfinden "Elif" harfine kadar olan harflerin şekilleri gibi birbirine aykırıdır. Bu tomarın hükmü, öbürünün zıddıydı, bu zıt diyeti bundan önce bildirdik.
Vezirin halvette kendini öldürmesi
Ondan sonra daha kırk gün kapısını kapadı. Kendisini öldürüp varlığından kurtuldu. Halk onun ölümünü haber alınca kabrinin üstü kıyamet yerine döndü. Bir hayli halk onun yası ile saçlarını yolarak, elbiselerini yırtarak mezarı üstüne yığıldı.
Arap'tan ,Türk'ten, Rum'dan, Kürt'ten oraya toplananların sayısını da ancak Tanrı bilir.
Mezarın toprağını başlarına serptiler. Onun derdini yerinde ve dertlerine derman gördüler.
Bir ay ahali, mezarı üstünde gözlerinden kanlı yaşlara yol verdiler. Onun ayrılığı derdinden padişahlar da, büyükler de, küçükler de ah u figan ediyorlardı.
İsâ Aleyhisselâm ümmetinin emîrlere " İçinizde veliaht kimdir? " diye sorması
Bir ay sonra halk dedi ki: "Ey ulular! Siz beylerden o vezirin makamına oturacak kimdir. Ki biz o zatı, vezirin yerine imam ve mukteda tanıyalım. Elimizi de, eteğimizi de onun eline teslim edelim.
Madem ki güneş battı ve bizim gönlümüzü dağladı, onun yerine çırağı yakmaktan başka çaremiz yok. Sevgili, göz önünden kayboldu mu, onun visâlinden mahrum kaldık mı, yerine birisinin vekil olması, birisinin bize yadigâr kalması gerekir.