Tarihi gerçekleri unutmamak temennisiyle...
Mücahit Gültekin'den alıntıdır.
27 Mayıs 1960 Darbesinin yıldönümünde :
Fuat Köprülü için gelen mektup...
Yassıada yargılamaları devam ederken, 14 Ekim 1960 tarihinde ilginç bir şey oldu. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e Amerika'nın en seçkin üniversitelerinden 9 profesörün imzasını taşıyan bir mektup geldi. Mektubun birer kopyası Ankara ve İstanbul gazetelerinin hepsine gönderilmişti.
Hârvard’dan H.A.R. Gibb Columbia’dan, T. Halasi-Kun, D.R, Rustov, Schacht, Utah’dan F. R. Latimer, Washington’dan N. N. Poppe, Michigan’dan J. Steward Robinson, California’dan A. Tietze, Princeton’dan W. Thomas Fuat Köprülü'nün affedilmesini istiyordu. Mektubu imzalayanlar "Türkiye'nin Kuzey Atlantik Paktı'na [NATO] girmesini temin eden şerefli arkadaşları" Fuat Köprülü hakkında Milli Birlik Komitesi'nin "acele olarak" dikkatini çekmek istemişlerdi.
Köprülü sadece dört ay tutuklu kaldıktan sonra, hiç bir ceza almadan serbest bırakıldı.
Halbuki Köprülü, Yassıada'nın önemli dosyalarından biri olan 6-7 Eylül olayları sırasında Başbakan yardımcısıydı ve o dönemde doğal olarak hükümeti savunmuştu. Ama 1957 seçimlerinden hemen önce Köprülü'de bir şeyler değişmeye başlamıştı. Önce DP'den istifa etti. Sonrasında ise şunu söyledi: "Menderes'i devirme uğrunda işbirliği yapılması vatan borcudur." Üstelik Yassıada'da "tanık" sıfatıyla konuşmuş ve 6-7 Eylül olaylarını Menderes ve Zorlu'nun düzenleyip ortaya koyduklarını söylemişti.
Menderes'in ilk iki dönemi ABD'nin Türkiye'de en rahat olduğu yıllardı. 57 seçimlerinden sonra ekonomik sıkıntılar baş gösterdi. ABD yardımları kesti. Tam da o sıralarda Fatin Rüştü Zorlu gazeteci Kemal Bağlum'a şunları söyleyecekti: "Bizim en büyük hatamız kayıtsız şartsız Amerika'ya tabi olmamız... Türkiye sırtını Amerika'ya dayamakla hiç bir sonuca varamaz... Ben de Başbakan Adnan Menderes’in Moskova’yı resmen ziyaret etmesi için gerekli girişimlerde bulundum."
Menderes, darbeden önce önemli bir şey daha yapmış, MİT'in Amerikalılardan maaş almasını yasaklamıştı. Menderes 11 Nisan 1960 tarihinde Moskova'ya gideceğini resmen açıkladı. Darbeden sadece 19 gün önce New York Times şunları yazmıştı: "Menderes politikasını değiştirmediği takdirde olayların nasıl gelişeceği bilinemez." Menderes Moskova ziyaretini yapamadı. Zorlu ve Polatkan'la birlikte asıldı.
Darbe Hükümeti'nin Dış İşleri Bakanı Selim Sarper 2 Haziran 1960 tarihinde yaptığı açıklamada Türkiye'nin "dış politikasında hiç bir değişiklik yapılmayacağını" açıklamıştı. Bu açıklamadan bir ay sonra ise Amerikan hükümeti Türkiye'ye 1 milyar TL hibe yaptı. Yardımlar sonraki aylarda da akmaya devam etti.
Nitekim 27 Mayıs 1960 darbe bildirisinin son cümlesi şöyleydi: NATO’ya CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz, yurtta sulh, cihanda sulhtur.
14 Mayıs 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti'nin ilk icraatlarından biri ezanın Arapça aslına döndürülmesi oldu. 6 Temmuz 1950 tarihinde ise gazeteler radyodan haftada bir kaç gün Kur'an okunacağını duyurdu. Haftalar öncesinden ise Fatih'in türbesinin yeniden ziyarete açılacağı duyurulmuştu. 15 Temmuz tarihinde bu da gerçekleşti. Bu arada Kurban yaklaşıyordu. Devlet Hacca gidecekler için kolaylık sağlanacağı müjdesini de verdi. Bir kaç yıl öncesinin Türkiyesi düşünüldüğünde dindar ve muhafazakar kitle için inanılması güç şeyler oluyordu. Herkes yeni Türkiye'nin doğuşuna şahitlik ediyordu.
Öte yandan dindar ve muhafazakar kitle bu haberlerle coşarken, gelen başka haberler coğrafyamızın sınırlarının yeniden çizileceğine ve Türkiye-İsrail ortaklığına işaret ediyordu. Bu arada 24 Ekim tarihli gazeteler "Kahraman Yahudi" isimli bir filmin Türkiye'de gösterileceğini duyuruyordu.
Aşağıdaki haberler sırasıyla:
1. Fatih'in Türbesi Açıldı (15 Temmuz 1950)
2. Türkiye'nin ilk İsrail Büyükelçisi Seyfullah Esin İsrail Cumhurbaşkanı'na itimadnamesini verdi. (22 Temmuz 1950)
3. Türkiye Sinamalarında Kahraman Yahudi Filmi (24 Ekim 1950):
4. İsrailli General Moşe Dayan'ın 1 Haftalık Gayr-i Resmi Türkiye Ziyareti (21 Kasım 1950). Dayan bu ziyarette Kudüs'ün tamamını alacaklarını açıklamıştı.