Elinizdeki bu eser Kur'ân-ı Kerim'in coğrafi tarihi ile ilgilidir…
Kadîm tarih çalışmalarının en zor yanı, zaman dilimleri ve isimlerin tespitidir. Bu zorluğun üstesinden gelmek için, öncelikle eski çağların oldukça kifayetsiz kaynaklarından Arabistan'daki farklı kabile ve halkların yaşadığı dönem tespit edilmeye çalışılmıştır.
Söz konusu kifayetsiz kaynaklar ise, konuyla ilgili ayrıntıların ya hiç ya da çok az bulunduğu Eski Ahit, tarih belirtmeyen Arap rivayetleri ve bazı Arap krallarının ölüm ve fetih tarihlerini bildiren kitâbe ve âbidelerdir.
Misyonerlerin Kur'ân-ı Kerîm'e yönelttiği haksız tenkitleri çürütüp içindeki kıssaların doğruluğunu ispatlayacak bir anlayışla onun tarihi ve coğrafi arka planı üzerine bir kitap yazma hususunda bugüne kadar hiç bir ciddi teşebbüste bulunulmaması hayrete şayandır.
Bunun tek istisnası, hocam allame Seyyid Süleyman Nedvi'nin 1915 yılında en selahiyetli ve güvenilir kaynaklara dayanarak Urduca kaleme aldığı Arzu'l- Kur'ân isimli eseridir. Kendi adıma uzun bir süredir, İngilizce konuşan milletler için bu konuyla ilgili bir kitap yazmak arzusundaydım.
Fakat dikkatli bir mütalanın akabinde, mevzubahis kitabın muhtevasını aynen benimseyip, kitabın yazıldığı tarihten sonra gün yüzüne çıkmış başka kaynaklardan iktibaslarla onu ikmal etmekten daha iyisini yapamayacağım sonucuna vardım.
Kadim tarih araştırmalarının en zor yanı, isimlerin tespiti ve tarihi dönemlerin tayinidir. Bundan dolayı konuyla ilgili bazı esasların akılda tutulması gerekmektedir:
Zamanın Tayini:
Modern Tarih ilmine göre, Arabistan'da yaşayan farklı kavim ve kabilelerin yaşadıkları tarih dilimlerinin tahkiki zaruridir. Fakat Arabistan'ın kadim tarihi söz konusu olduğunda yaşanılan zorluk, elimizde sadece üç ayn ve yetersiz bilgi kaynağının olmasıdır. Bunlar:
(a)Alâmet-i farikası, noksanlığı ve teferruatının azlığı olan Eski Ahit.
(b)Tarihlerden bahsetmeyen Arap rivayetleri.
(c)Sadece bazı Arap hükümdarlarının ölüm ve fetih tarihlerini bilmemize yardım eden kitâbe ve âbidelerdir.
Tarih öncesi bir kavmin yaşadığı zaman diliminin tayini için, o kavmin çağdaşı olup, yaşadıkla-n dönem bilinen başka kavim ve fertlere bağımlıyız. Tarihlerin tahkikinde diğer bir usûl de, bir asır içinde dört neslin yaşadı^ faraziyesinden hareket etmektir.
Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, bir milletin yükselip tanındığı dönem ile ortaya çıktığı tarihin aynı olmasının gerekmediğidir; meselâ Kahtânîler Hz. Musa'dan sonra meşhur olmuş bir kavimdir, ama bu, o tarihten evvel bu kavmin mevcut olmadığı anlamına gelmez.
Yeryüzünde, varlıklarından başkalarının uzun bir süre haberdar olmadığı binlerce kavim doğup yaşamıştır ve şu veya bu sebeple bunların bazıları ihtişama erişmişlerdir. Tabiî olan, ilk önce fertlerin varlık bulup, ardından bu fertlerin aile ve soyları oluşturmaları, sonra bu ailelerin bir topluma ve en nihayet de millete tekâmül etmeleridir.