"Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Siz (Allah'a karşı) yalan uyduranlardan başkası değilsiniz. Ey kavmim! Ben buna karşılık sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım, beni yaradandan başkasına âit değildir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin. Sonra da O'na tevbe edin ki, üstünüze gökten bol bol (yağmuru) göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin.'
Dediler ki: 'Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz ve biz sana inanacak da değiliz. Biz, «Tanrılarımızdan biri seni fenâ çarpmış!» demekten başka bir söz söylemeyiz.'
(Hûd) dedi ki: 'Ben Allah'ı şâhit tutuyorum; siz de şahit olun ki, ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım. Artık bana topyekûn istediğiniz tuzağı kurun, sonra bana mühlet de vermeyin! Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a güvenip dayandım. Çünkü yürüyen hiç bir varlık yoktur ki, O, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru yoldadır. Eğer yüz çevirirseniz şüphesiz ki, benimle size gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi yerinize getirir de O'na hiç bir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her şeyi gözetendir."
"Âd (kavmi de kendilerine) gönderilen (peygamberleri yalanladı. Hani, kardeşleri Hûd onlara:
'Artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşımayacak mısınız?' demişti. 'Şüphesiz ben size (gönderilmiş) emin bir peygamberim. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Hem, ben sizden bunun için (dünyevî) bir karşılık da beklemiyorum; benim hak ettiğim karşılığı vermek Alemlerin Rabbinden başkasına düşmez. Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar, tapınaklar mı yükselteceksiniz? Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam mâlikâneler mi edineceksiniz? Ve (başkalarının hukukuna) el uzattığınız zaman, hiç bir sınır tanımadan, hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?
‘Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin! Size bilip durduğunuz şeylerle (nimetlerle) yardım eden, size sürüler ve çocuklar veren, size bahçeler ve pınarlar veren (Allah'tan) korkun. Ben cidden üstünüze (gelecek) büyük bir günün azabından korkuyorum!' (Ama bütün uyarılara rağmen onlar): 'Bize öğüt veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez! Bu (davranışımız), sadece öncekilerin âdetinden başka (bir şey) değildir. Biz azaba uğratılacak değiliz!' dediler. İşte onu böyle yalanladılar; bunun üzerine biz de onları yok ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çoğu iman etmezler. Şüphesiz Rabbin mutlak galiptir, çok esirgeyicidir."
Ad kavminin çöküş ve yok oluşunun sebeplerini, yukarıdaki âyetlerin ışığında, üç başlık altında toplayabiliriz:
(a) Güçten Doğan Kibir: Ad kavmi güçleriyle gururlanıp şöyle demekteydiler: "Kuvvetçe bizden güçlü kimmiş?" 94 Peygamberleri Hûd, "(Allah'a itaat ederseniz), Allah gücünüzü artıracaktır" müjdesini vererek kavmine Allah'a kulluk etmeyi öğütledi. Fakat kavmi ona kulaklarını tıkadı. Kur'ân'da şöyle denmektedir:
"Onlan yaratan Allah'ın kendilerinden daha güçlü olduğunu görmediler mi?"
"Size bilip durduğunuz şeylerle (nimetlerle) yardım eden, size sürüler ve çocuklar veren, size bahçeler ve pınarlar veren (Allah'tan) korkun!"
Zulüm: Âd kavmi, yukarıda aktarılan âyet-i kerîmelerden anlaşılacağı üzere, denetimleri altındaki insanları umûmiyetle ezmekteydiler. Yosefus da aşağıda nakledeceğımiz satırlarda Âd kaiminin zorbalığını tasvir etmektedir:
Tanrı bize sırtını döndü ve birden, şaşırtıcı bir şekilde, doğudan kötü niyetli insanlar geldiler; ülkemize sefer düzenleyecek kadar cesurdular ve tek bir muharebe bile etmeden kolayca onu ele geçirdiler. Bizi yönetenleri esir edince, şehirlerimizi yakıp, mâbetlerimizi yıktılar.
Allah'a iman Etmemeleri: Kurân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır:
"Âd (kavmin)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O, (kavmine şöyle) dedi: 'Ey kavmim, Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâlâ sakınmayacak mısınız?"
Daha sonra Hûd şunları söyledi:
"Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ki, size gönderileni bildirdim. Rabbim (dilerse), başka bir topluluğu sizin yerinize getirir de O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her şeyi gözetendir."
"Ben cidden üstünüze (gelecek) büyük bir günün azabından korkuyorum."
Nihayetinde ilahî gazap Âdı vurdu. Kur'ân, bu konuda şöyle buyurur:
"Bunun üzerine, bu dünya hayatında aşağılanmanın azabını tattırmak için o bahtsız günlerde üzerlerine müthiş bir kasırga gönderdik; onların öteki dünyadaki azapları ise daha da aşağılayıcı olacak ve bir yardımcı da bulamayacaklardır." 101
"Artık ne zaman ki, onu vadilerine yönelerek gelen bir bulut hâlinde görünce, 'Bu, bize (bereketli) bir yağmur getirecek olan buluttur!' diye haykırdılar. (Ama Hûd): 'Hayır!' (dedi). 'Bu sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı azap bulunan bir rüzgârdır! O, Rabbinin emriyle her şeyi helâk edecektir!' Onlar öylesine çarçabuk silinip gittiler ki, geride (bomboş) evlerinden başka bir şey kalmaz oldu: Biz günaha saplanmış bir topluluğu böyle cezalandırırız." 102
"Ad kavminin de, müthiş bir fırtınayla kökü kazındı. On