Yakubî şöyle yazmıştır:
"Daha sonralan Amalıklar arasından başka bir hükümdar iktidara geldi. Adı Reyyan bin Velid olan bu kralın iktidarı zamanında Hz. Yusuf, Mısır'a gitti. Ardından Velid bin Musa adında biri hükümdar oldu. İşte bu Hz. Musa'nın düşmanı olan Firavundur."
Ancak burada yanlış bir anlama var: Hz. Musa'nın düşmanı olan Firavun bir Amalık olamaz, çünkü bu kavim, Hz. Musa gelmezden evvel Mısır'ı terk etmişti.
Manetho, Araplarla İsrailoğullannı birbirinin aynı görmekle büyük bir hata yapmıştır. Tıpkı tüm Avrupa- lılann Hindistan'da İngiliz sanılması, Avrupa'da tüm Müslümanlara "Türk" denilmesi ve İspanya'da "Arap" ve "Müslüman" kelimelerinin eş anlamlı terimler kabul edilmesi gibi, bir yabancı olması hasebiyle Manetho, aynı milletin alt-kollan arasındaki ayrılıklan farkede- miyordu. Manetho şöyle yazmıştır:
"Teb ve Mısır'ın diğer bölgelerinin kralları, çobanlara karşı ayaklandılar; aralarında uzun ve zorlu bir savaş cereyan etti. Alisfragamutosis isimli bir kralın önderliğinde çobanlar yenilgiye uğratılıp Mısır'ın diğer bölgelerinden sürülüp çıkarılarak 40 bin dönümlük bir alana hapsedildiler. ...
Çobanlar, bütün bu alanın etrafını geniş ve dayanıklı surlarla çevirdiler... Alisfragamutosis'in oğlu Tummosis burayı 480 bin askerle kuşatıp almayı denediyse de başarılı olamadı ve taraflar arasında, şimdiye kadar ne yapmış olurlarsa olsunlar, çobanların Mısır'ı hiç bir saldırıya maruz kalmadan terkedecekleri şeklinde bir anlaşmaya varıldı; bu anlaşmadan sonra sayılan 240 binden az olmamak kaydıyla çobanlar, tüm akrabalarını alarak Mısır'ı terkedip çölden Suriye'ye doğru yola çıktılar.
Fakat o zamanlar Asya'ya hâkim olan Asurîlerin korkusundan şimdilerde Yahuda denen ülkede yukarıda zikredilen sayıda insanı içine alacak bir şehir inşâ edip adına Yeruşalim dediler."
Manetho, burada birkaç yanlış yapmıştır. Birincisi, Sâmilerin sürgün edilip İsrailoğullarının göz hapsine alınması (Manetho'nun anlattığı gibi) aynı kavimle değil, bilakis farklı iki kavimle alâkalı hâdiselerdir. İkincisi, İsrailoğulları Asurîlerden değil, Ameliklerden korkmaktaydı. Üçüncüsü, İsrailoğulları bu göçü, çölden değil denizden gerçekleştirdiler.
Ayrıca Eski Ahit'teki ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla, farklı Sâmi halklar arasında Mısırlılarla en yakın bağları olan Araplardı. İsrailoğullarının annesi olan Hacer Mısırlıydı.66 İsmail'in hanımı da Mısırlıydı.67 Arap kervanları sık sık Mısır'a uğrardı 68 ve Hz. Yusufu Mısır'a götürenler de Araptı.
Hz. Yusuf’un Mısır'da bulunduğu devirde, Mısır ve civarındaki ülkelerde büyük bir kıtlık baş gösterdi. (Ad ve Amalık kavimlerinin vatanı olan) Yemen'in kraliçesi, Mısır'dan tahıl almak üzere elçiler göndermişti. Hicrî 1. asırda Müslüman arkeologların Yemen'de keşfettiği kitâbeler de bu hâdiseyi teyid etmektedir.70 Bu kitâbe, Kitab-ı Mukaddes'in büyük kıtlık ile alâkalı ifadelerini doğrulamakla kalmayıp, Yemen Arapları ile Hyksos nâmı altında Mısır'da iktidarda bulunan Araplar arasındaki samimi münâsebetleri de gözler önüne sermektedir.
Modern Keşifler: Manetho'nun kaleme aldıkları, Hyksosların aslen Sâmi hükümdarlar olduğu hususunda hemfikir olan modern Mısırologlarca da doğrulanmıştır. Bazıları daha da ileri giderek Mısırlıların kendilerinin de Sâmi menşeili olduğunu ileri sürmektedirler.
Hyksosların Arap olduğunu söyleyen muteber ilk delil, tarihçi Heron tarafından getirilmiştir. Heron şöyle demektedir:
Bir kaç kabilenin farklı yönlerden Mısır'a akın ettikleri anlaşılmaktadır, fakat doğudan ilerleyenler, yani Araplar en güçlü olanlardı ve Aşağı Mısır'a kadar girdiler. ... Uzun sakalları, uzun cübbeleri, diğer eşyalar onların Arap olduklarına şahitlik etmektedir.
Kitâbeleri esas alarak eski Mısır tarihi üzerine bir eser telif eden Alman tarihçi Brugsch Heinrich'a göre Hyksoslann Sâmi tâbiyeti kesin olup, eski Mısır dilinde 'hyk' kral, 'sos' ise çoban ve çöl halkı anlamlarına gelmekteydi. Yine Heinrich Arapların Ad'ın oğlu Şeddâd'ın Mısır'ı işgal ettiği iddiasını da kitabına almıştır.
1909'da derlenen A Guide to Egyptian Collec- tions in the British Museum (British Museum'deki Mısır Eserleri Rehberi) isimli eser de hyksos kelimesinin çöl kabilelerinin başı veya şeyhi anlamında hyks ve şaso kelimelerinin bir terkibi olduğu tezini desteklemektedir.
Modern dönemde Ameliklerin, Sâmilerin ve Hyksoslann aynı halk olduğunu farkeden ilk Müslüman âlim Mısırlı Rifâet Bey'di. Enuârü't-Teufik'ül- Celil adıyla Mısır tarihi üzerine kaleme aldığı eseri, 1825 yılında basılmıştır. Bu eserde şu satırlara rastlamaktayız:
Krallıklarının adı Hyksos krallığı idi ve hükümdarları da tarihte hyksos krallar olarak tanınmaktaydılar. Fakat Müslüman âlimler arasında onlar Amalıklar olarak bilinmekteydiler. 75
Bu çerçevede Samuel Laing şöyle yazmaktadır:
Hyksos veya çoban krallar olarak bilinen bu istilacıların kim oldukları hususunda ciddi şüpheler mevcuttur. Muhtemelen Kenanlı, Arap ve diğer Sâmi halkların göçebe kabilelerinden müteşekkildiler, ama Hititlerin onlara iştirak ettikleri anlaşılmaktadır; bu hükme, Naville'in Bubastik'te yeni keşfettiği Hyksos hanedanının son hükümdarlarından tip olarak şüpheye mahal bırakmayacak derecede Turanlı, hatta Çinli olan ikisinin kafa heykelinden varmaktayız.