Timaens adında bir kralımız vardı. Nasıl oldu bilmiyorum ama Tanrı bize sırtını döndü ve birden, şaşırtıcı bir şekilde, doğudan kötü niyetli insanlar geldiler; ülkemize sefer düzenleyecek kadar cesurdular ve tek bir muharebe bile etmeden kolayca ülkemizi ele geçirdiler.
Bizi yönetenleri esir edince, şehirlerimizi yakıp, tapınaklarımızı yıktılar. Yıktıkları şehir ve tapınakların sâkinlerini en barbarâne bir şekilde kullandılar; hayır, bazılarını katledip, çocuk ve karılarım köleleştirdiler. Nihayet, içlerinden ismi Salatis olan birini hükümdar yaptılar; o da Memfis'te yaşayıp, aşağı ve yukarı bölgeleri haraca bağladı.
En uygun yerlere garnizonlar yerleştirdi. Bilhassa doğu kısımlarının güvenliğine önem verdi, çünkü o zamanın en güçlü ülkesi olan Asurluların bu krallığa karşı iştahının kabarıp saldıracağından korkuyordu. ... Onun 13 yıllık idaresinin ardından, adı Beon olan bir başkası hükümdar oldu ve ülkeyi 44 yıl yönetti; ondan sonra ismi Apaçnas olan hükümdar 36 yıl ve 7 ay başta kaldı; ondan sonra başa geçen Apafis 61 yıl, ondan sonra gelen Yan- yas 50 yıl ve bir ay ve en nihayet Assis 49 yıl iki ay hükümdarlık etti...
Bütün bu hükümdarlar Hycsos, yani çoban-kral ünvamyla anıldı; çünkü ilk hece olan hyc, kutsal dilde kral anlamına gelirken, avamın dilinde sos çoban demektir. Bu kelimelerden Hycsos terkibi doğmuştur; fakat bazıları bu insanların Arap olduğunu söylemektedir."
Kitab-ı Mukaddes'teki Deliller: Eski Ahit'te Hz. İbrahim ile ilgili ilk bahiste, onun, ailesiyle birlikte Irak'tan Mısır'a yaptığı yolculuk anlatılır. Hz. İbrahim, karısı Sara'yı (aynı zamanda yeğenidir), Firavun'un huzuruna çıkınca kız kardeşi olarak takdim etmiş, bunun üzerine Firavun Sara ile evlenmek istemiştir. Firavun, gerçek vaziyeti öğrenince, kızı Hacer'i Hz. İbrahim'e eş olarak vermiştir.
Hz. İbrahim'den bir buçuk asır sonra Hz. Yusuf Mısır'a gitmiştir. Hz. Yusuf, İbrani olmasına ve Mısırlılar İbranilerden nefret edip pek karışmak istememelerine rağmen, Mısır Firavunu Hz. Yusuf’u taltifle kabul edip vezir yapmıştır. Yusuf un babasının ve ailesinin Mısır'ı ziyaretleri Firavun ve devlet erkânı tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmış ve Hz. Yakub’un vefatı Firavunu yasa boğmuştur. Yusuf’un aile üyelerini tembihleyip, Firavun kim olduklarını sorarsa kendilerini ve babalarını çoban olarak tanıtmalarını istemesi dikkate şayândır.
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere, çoban-krallar tarihî bir hakikat olup, onların dönemi Hz. Yusuf ve Israiloğullarının Mısır'a yerleştiği döneme tekâbül etmektedir. Arap tarihçiler de bu görüşü paylaşmaktadırlar. Hz. Yusuf’un, Mısırlıların çobanlara karşı kinini bile bile kendisini ve ailesini çoban olarak tavsif etmesi, Mısır hanedanıyla İbraniler arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir.
Bundan birkaç asır sonra Mısır'daki İsrailoğulları baskıya maruz kalmaya başladılar. Mısırlılar (Hamiler), Sâmi hükümdarları ülkelerinden kokmayı başarınca, Sâmi idaresi esnâsında iktidara iştirak eden İsrailoğullannın gücünü kırdılar.
"Ve İsrailin oğulları, semereli oldular; türeyip çoğaldılar, ziyadesiyle kuvvetlendiler ve memleket onlarla doldu. Ve Mısır üzerine Yusuf’u bilmeyen yeni bir kral çıktı. Ve kavmine dedi: İşte, İsrailoğullarının kavmi bizden çok ve kuvvetlidir; gelin, onlara karşı akıllıca davranalım, yoksa çoğalacaklar ve olur ki, bir savaş vukû bulunca, onlar da düşmanlarımızla birleşirler ve bize karşı cenk edip memleketten çıkarlar. Ve onlara yükleriyle eziyet etsinler diye üzerlerine angarya memurları koydular. Ve Firavun için Pitom ve Raamses ambar şehirlerini yaptılar."
Buradan da anlaşılacağı gibi, İsrailoğullarının Mısır'daki vaziyetleri tamamen siyasî idi. Firavun, Hz. Musa ve Hz. Harun'u göstererek; "Bunlar muhakkak iki sihirbazdır ki, sizi büyüleriyle yerinizden çıkarmak, en şerefli ve üstün olan dininizi gidermek istiyorlar." demişti.