ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN NOTLARI:
İbn-i Haldûn, Târîh, c. II, s. 18.
Bkz. MS. Bankipur Kütüphanesi, Patna, s. 70.
İbn-i Hişam, Târîh.
Lokman Suresi [31]: 12-13, 16-19.
Forster, Historical Geography of Arabia [Arabistan'ın Tarihi Coğrafyası], c. il, s. 90-93. Çok eski dönemlerden kalma bu şiir, Aden çarşısı yakınlarındaki bir hisarın kalıntıları arasında melerler üzerine kazılı olarak bulunmuştur.
Şuarâ Suresi [26]: 131-134.
Yemen ve Hadramut sınırları arasında bulunan Aden, Ad kav-minin merkezi olarak kabul edilebilir. Eski devirlerde Sâmiler- deki genel eğilim, bir şehre, onu imar eden kişin adını vermek olmuştur. Rakim, Sebe, Hadramut, Umman ve Medyen gibi şe-hirlere, kurucularının isimleri verilmiştir. Bu yüzden, (civarına inşâ edilmiş tüm binaların izlerinin Ad'a kadar götürülebil- diği ve civarında Ad'ların parlak geçmişinin izlerinin hâlen gö-rülebildiği Yemen'in bu eski şehri) Aden'i "Adîn"im kısaltılmışı olarak kabul etmekteyiz. (Bu çoğul ismine itiraz edilmemesi gerekir, çünkü "benî" çoğul ön-eki sadece Kuzey Arabistan Arapçasında kullanılmaktadır.) Forster, Aden'i Adnan'a hamletse de, yurdu Kuzey Arabistan'da olan Adnan'ın Aden ile bir bağlantısı yoktu. 18. asrın Avrupalı seyyahlarından Niebuhr, Aden isminin Dedân'dan geldiğini ileri sürüştür, fakat Eski Ahit'te Aden ile Dedân'ın iki ayrı şehir olarak zikredildiğini gözden kaçırmaktadır. (Hezekiel, 27:20-23).
Encyclop:Edia oflslam, "Arabs" başlığı altındaki makale.
A'râf Sûresi [7]: 74.
Yâkût, Mu'cem.
Fecr Sûresi [89]: 9.
A'râf Sûresi [7]: 74.
Mü'min Sûresi [40]: 30-31.
Kur'ân'daki hadiseyle ilgili [A'râf Sûresi] kıssadan meâlen.
A'râf Sûresi [7]: 7.3-79.
Şuarâ Sûresi [26]: 141-159.
Nemi Sûresi [27]: 45-53.
Zâriyât Sûresi [51]: 43-45.
Hâkka Sûresi [59]: 4-5
Kamer Sûresi [54]: 23-31.
Necm Sûresi [53]: 50-51.
Şems Sûresi [91]: 11-15.
Hûd Sûresi [11]: 61-65.
Hûd Sûresi [11]: 66-68.
Fussilet Sûresi [41]: 17-18. Devenin yavrusuyla birlikte, kâfirlerin talebi üzerine Hz. Sâlih (a.s.)'ın bir mucizesi olarak dağdaki bir kayadan doğduğu farzedilmektedir. Kur'ân-ı Kerim, tüm olanların canlı bir tasvirini yapmasına rağmen, hadisenin bu yönünden bahsetmemektedir. Bu yüzden, bunu uydurma sayıp reddetmeliyiz. Kur'ân âyetlerini dikkatli oku-duğumuzda, Semûd kavminin hayvanlara eziyet ettiği ve Al-lah'ın da onlara Kendisinin bir alâmeti olarak deve gönderdiği -o hayvana eziyet ettikleri gün, İlahi Gazâbın üzerlerine gele-ceği gün olacaktı- neticesine varıyoruz. Semûdilerin belli bir tepesine Araplarca "Faccur Nâkeh", Batlamyus tarafından da "Badneitu" denmektedir.
Hughes, Dictionary oflslam, s. 17.
Forster, Historical Geography ofArabia, c. II, s. 125.
Goldmines ofMidian (Medyen'in Altın Madenleri), s. 278.
Huart, Histoire des Arabes, s. 3.