İkinci Semûd Kavmi: Tarihte, İkinci Semûd kavminin izleri (yani, İlahî gazâptan sonra hayatta kalan Semûdîler), İkinci Ad kavminden daha belirgindir. Bu halktan hem Asur kitâbelerinde hem de Roma tarihlerinde bahsedilmektedir. Romalılar, milattan kısa bir süre önce, Semûd kavmine yakın bir memleket olan Kayalık Arabistan'ı işgal etmişlerdi. O tarihte oranın hâkim kabileleri Nabatîler ve Edomîlerdi.
M.Ö. 122-105 yıllan arasında Asur hükümdarı olan II. Sargon (Şarru-kin), Arabistan'a bir sefer düzenledi ve bu seferden zafernâmesinde kısaca bahsetti. Bu kitâbede söz konusu edilen kavimler arasında Semûd da bulunmaktadır.26 Buradan Semûd kavminin sonraki devirlerde hiç bir zaman güçlü bir mevkîye gelemediklerini, gelseler bile kısa bir zamanda tekrar güçten düştüklerini anlamaktayız.
fflasik tarihçiler arasında yer alan, Didero (ö. M.Ö. 80), Pliny (ö. M.Ö. 19) ve Batlamyus (ö. M.Ö. 140) eserlerinde Semûd kavminden bahsetmişlerdir.27 Didero, Semûd kelimesini, "Semûdani" olarak söylerken, Batlamyus, "Semûdatie" şeklinde telaffuz etmiş, ancak her ikisi de Semûd kavminin yurdu olarak baplar tarafından belirtilen yeri göstermişlerdir. 28 Diğer bir Yunanlı tarihçi Uranüs ise (-Bu şahsın gösterdiği delil, Dr. Sprenger tarafından çoğaltılmıştır-) Semûd kavminin, Nabatîlerle yan yana yaşadığını söylemektedir.
Romalılar, kuzey Arabistan'ı işgal ettikleri zaman, Semûd kavminden bir grup, Roma ordusunun yardımcı kuvvetlerine katılmışlardı. Tarihî kayıtlara göre, Jus- tinyen'in hükümdarlığı sırasında bu kabileden 300 kişi, uzun mızrakları ve develeriyle Roma imparatorluk ordusuna girmişlerdi. Ülkelerinin büyük bir kısmı Medyenlerin, geri kalanı ise Nabatîlerin işgali altında bulunduğundan, Semûdîlerin, Nabatîlere karşı taşıdıkları kini fiiliyata çevirmek için Romalıların hizmetine girmiş olmalan muhtemeldir.
Diğer taraftan, Eski Ahit'te Semûd kavminden bah-sedilmemesi garip bir husustur. Gerçek şu ki, Eski Ahit, yaratılışından Hz. İbrahim'in torunlarına kadar dünya tarihini aktardıktan sonra Mısır'a gidiş (tahminen M.Ö. 1600) ile Mûsâ (a.s.) (M.Ö. 450) arasında sessizliğe gömülür.
Semûd kavminin yükseliş ve çöküşü de bu zaman aralığına rastlamaktadır. Bu devirden sonra Eski Ahit sadece İsrailoğullarıyla diplomatik münasebetleri bulunan yabancı kavimlerden bahsetmekte olup, Birinci Semûd kavminin mirasçısı olan Medyenliler bu kategoriye girmemektedirler.
Medyen- liler M.Ö. 1000 veya 900'de İsrailoğulları tarafindan ezilince, İkinci Semûd kavmi bir süre toparlandı; Asur hükümdarı II. Sargon'un Kuzey Arabistan'ı işgal edip İkinci Semûd kavminden geri kalanları ele geçirdiği tarih (M.Ö. 700) işte bu döneme rastlar. Daha sonra, Hz. İsa'nın gelişinden evvel, Nabatîler İkinci Semûd kavmini yendiler. Romalılar Nabatîlere saldırdığında, İkinci Semûdiler Romalıların yanında yer aldılar (ve bu yüzden Roma tarihlerinde ismen zitaedildiler).
İslâm'ın gelişinde Semûd'dan hiç bir iz kalmarnştı. Ülkeleri Yahudiler ve bazı ufak kabilelerce zaptedilmiş durumdaydı. Nabatîler, kardeş bir kavme karşı Romalıları destekleyerek vatanseverliğe sığmaz bir tavır sergileyen Semûdîleri cezâlandınp yok etmiş olsa gerektir.
Cürhümîler
Tarihçiler, Cürhümîlerin şeceresi hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Bir grup bu kavmin menşeini Sâmi kavimlerin ilk halkasına kadar götürürken, diğer bir grup onları Yoktan (Kahtân)'ın torunları olarak kabul etmektedir. Daha sonraki tarihçiler, bu iki görüşü bir noktada buluşturmak için iki a^ Cürhüm olduğu birinci ve ikinci Cürhüm- tezini ortaya atmışlardır.
Ad kavminin çağdaşı olan birinci Cürhüm, Samilerin ilk halkasından gelmekteyken, İsmail (a.s.)'ın komşusu ve akrabası olan İkinci Cürhüm, Kahtân'ın oğluydu. Kahtânın diğer oğlu olan kardeşi Ya'rub Yemen'i ele geçirdiğinde, o da Hicaz'ın efendisi olmuştu. 30 Bir şekilde Cürhümîler M.Ö. 2200 gibi eski bir tarihte Hicaz'da yerleşmişler ve İsmail (a.s.) ile akraba olmuşlardı.