Sâlih Peygamber: Semûd kavmi, Arlahın birliğine imanı reddedip, gökteki yıldızların fiziki tecessümlerine tapmaya başlayınca, Allah onlara, Sâlih isminde bir nebi gönderdi. Eski Ahit'te, Abraham ve Yoktan'ın babası Erfakşed'in bir oğlunun isminin Salih olduğu belirtilmektedir.
Arapların rivâyetlerine ve Kur'ân'daki kıssalara "tarihi gerçeklere uymaz" nazarıyla bakan Hristiyan rahipler, "Sâlih" ve "Salah"ın aynı kişi olduğu iddialarına destek için Kur'ân'a sarılmaktadırlar. Tarih bunu doğrularsa, bir itirazımız olamaz. Allah'ın Peygamberi, Semûd kavmini Allah'ın kanunlanna itaate çağırdı, fakat onlar onu dinlemeyi reddettiler. Bunun üzerine Peygamber onlara şu öğüdü verdi:
"İşte bu dişi deve, benim peygamberliğimin ilahî delilidir. Yeryüzünde istediği gibi otlasın, dokunmayın. Suyu bir gün o içecek, bir gün de siz. Eğer ona herhangi bir zarar verecek olursanız, ilahî gazap o gün sizin üzerinize yağacaktır. "
İnsanlar Sâlih (a.s.)'a inanırken, müfsitler ona kulaklarını tıkadı. İnanmayanlardan dokuz kişi, bir gece Sâlih (a.s.) ve yanındakilere saldırmak üzere bir tuzak hazırladı. Devenin bacaklarını keserek öldürdüler. Allah'ın gazâbı, çok büyük bir deprem şeklinde tezâhür edip, Semûd kavmini yok etti. Kur'ân, bütün bu olanları tafsilatlı bir şekilde anlatmaktadır:
"Semûd'a da kardeşleri Sâlih'i (gönderdik). Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka hiç bir ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir mucize gelmiştir. İşte size bir alâmet olmak üzere Allah'ın şu dişi devesi! Onu (kendi hâline) bırakın, Allah'ın arzında otlasın. Ona bir fenâlıkla dokunmayın. Sonra sizi acıklı bir azap yakalar. Düşünün ki (Allah) sizi Âd'dan sonra hükümdarlar yaptı. Yeryüzünde sizi yerleştirdi. Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık (hepiniz) Allah'ın lütuflarını anın, yeryüzünde fesatçılar olup taşkınlık yapmayın."
"Onun kavminden (iman etmeyi) kibirlerine yediremeyen ileri gelenleri de kendilerince hor görünenlere, onların içinden iman edenlere şöyle dedi(ler): 'Siz, Sâlih'in gerçekten Rabbi katından gönderilmiş bir peygamber olduğunu biliyor musunuz?'
Onlar da: 'Biz, dediler, doğrusu onunla ne gönderildiyse ona iman edicileriz.' (Yine) o kibirlenen kimseler: 'Biz doğrusu o sizin iman ettiğinizi inkâr ile kâfir olanlarız!' dedi(ler). Derken o dişi deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Rablerinin emrinden (uzaklaşıp) isyan ettiler ve: 'Sâlih, eğer gönderilmiş peygamberlerden isen bizi tehdit edip durduğun azabı getir bize!' dediler. Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı tutuverdi de yurtlarında diz üstü dona kaldılar.''
"Sâlih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: 'Ey kavmim! Andolsun ki, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz!"
Semûd (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzip etmiştir.
"Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: '(Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatımı verecek olan, ancak Alemlerin Rabbidir. Siz burada bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız? (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın!'
Dediler ki: 'Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir!' Sâlih: 'İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi. Ona bir kötülükle ilişmeyin. Sonra sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir. Buna rağmen onlar deveyi kestiler, ama pişman da oldular. Bunun üzerine onları azap yakalayı- verdi. Şüphesiz bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. Hakikat senin Rabbin mutlak gâliptir, engin merhamet sahibidir."
"Andolsun ki biz Semûd (kavmine) de, Allah'a ibadet edin diye, kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen iki fırka oluverdiler. Sâlih dedi ki: 'Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir.' Şöyle dediler: 'Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık!'
Sâlih: 'Size çöken uğursuzluk (sebebi) Allah katında (yazılı)dır. Belki siz imtihana çekilmekte olan bir kavimsiniz!' dedi. O şehirde dokuz (elebaşı) adam vardı ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı. Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: 'Ona ve ailesine gece baskın yapalım.
Sonra da velisine: Biz o ailenin yok edilişinde orada değildik, inan ki doğru söylüyoruz, diyelim!' Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkında olmadan plânlarını altüst ettik. Bak işte, tuzaklarının âkıbeti nice oldu: Onları da, kavimlerini de toptan helâk ettik. İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır. İman edip, Allah'a karşı gelmekten sakınanları ise kur-tardık."