Yunanlı tarihçi ve coğrafyacılar, İkinci Âd kavmini, Medyen'in kuzey doğusunda meskûn bir halk olarak tavsif edip "Oadite" diye isimlendirmektedir. Müslümanlar da Âdlann bu yurdundan haberdardılar. Fakat Arapların genel kanaatine göre, Âd kavminin asıl yurdu Yemen olup, Yunanlı coğrafyacılar da bunu teyid etmektedirler.
Batlamyus, Güney ^abistanlı kabileler arasında Adremate ve Adite isimli kabilelerden bahsetmektedir. Bunlardan ilkini Ad-i Aram, ikincisini de Ad olarak kabul edebiliriz. Batlamyus, M.S. 2. asırda yaşamıştı; bu yüzden, Âdların o tarihe kadar mevcûdiyetlerini korudukları ispatlanmış bir hakikat olarak kabul edilebilir.
J. Halevy ve E. Glaser, Yemen ve HadramutunAhkâf diye bilinen kumul bölgelerinde çok sayıda kitâbe keşfetmişlerdir. Böylesine çok kitâbenin bulunduğu mahallin Mâin kenti olduğu düşünülmekte ve kitâbelerinMinalılarca yazıldığı sanılmaktadır. Fakat bu kitâbelerin yazıldığı tarih, meşhur Alman ilim adamlarına göre M.Ö. 16. ve 17. asırlara kadar gittiğinden ve bu mekân tam olarak İkinci Âd kavminin yaşadığı yer olduğundan Minalılar, muhtemelen, İkinci Âd kavminin torunlanrıydılar.
Semûd Kavmi
Ad kavminin, Basra Körfezi kıyılarından Irak'a kadar güneydoğu Arabistan'ın efendisi olması gibi, Semûd da, o zamanlar Vâdî'ul-Kurâ diye bilinen kuzey batı Arabistan'da hâkimdiler. (Buraya Vâdî'ul-Kurâ denmesinin sebebi, vadinin çukurunda her yere dağılmış vaziyette bir dizi küçük kasabanın bulunmasıydı).
Müslüman coğrafyacılar vadideki harabeleri gördüklerini belirtmektedirler ki, bazı kalıntılar hâlen varlığını korumaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de burası "Vâdî" şeklinde geçmektedir: "Ve vâdide kayaları oyan Semûd'a!"11 Semûd kavminin merkezi olan Hicr şehri, Hicaz ile Suriye arasındaki eski yol üzerindeydi. Yunanlılar arasında "Badneitu" diye bilinen "FecunNâkeh" isimli diğer bir şehir de orada bulunmaktaydı. Günümüzde Hicr'e "Medâyin-i Sâlih", yani Sâlih (a.s.) şehri denmektedir.
Semûd kavminin mâzisi pek bilinmemektedir. Bütün bildiğimiz, Semûd'un Kuzey Arabistan'da hâkim güçlü bir kavim olup, tıpkı Ad gibi üstün bir mimarî bilgisine sahip bulunduklandır. Onlann hususi maharetleri, dağlann içerisine taştan türbeler, malikâneler ve evler yapmaktı. Bu yapıların kalıntıları, üzerlerindeki Aramice yazılmış kitâbeleriyle birlikte, hâlen mevcuttur. Fakat bu kitâbelerin çoğu, milattan önceki ve sonraki dönemde burada hükmetmiş olan Nâbatî- lere aittir.
Semûd kavminin devri, Ad kavminin tarihten silinmesinden sonra başlamıştır. Bunun delili, Yunan ve Asur lisanlarında, Ad ismine nazaran Semûd isminden çok belirgin bir şekilde bahsedilmesi olup, Kur'ân'da da bu husus şu âyetleteyid edilmektedir:
"Düşünün ki (sizi) Ad'dan sonra hükümdarlar yaptı." 12 Hz. Mûsâ'nın risâletinden önce Semûdların devrinin bitmeye yakın olması gerekir. Çünkü, Eski Ahit'te Kuzey Arabistan'ın meşhûr kabileleri siyasî üstünlüklerine göre sıralandıkları halde, Semûd'dan bahsedil- memektedir. Kur'ân-ı Kerîm, şu âyetle bu durumu bildirmektedir:
"İman etmiş olan dedi ki: 'Ey kavmim, hakikat ben o süıiisüıii fırkaların başlarına gelen akıbetten, Nuh kavminin, Ad'ın, Semûd'un ve daha sonrakilerin hâli gibi (olmanızdan) korkuyorum." 13
Semûd kavminin devri, M.Ö. 1800'de başlamakta ve M.Ö.1600'de bitmektedir. Semûd kavminin Mûsâ (a.s.)'dan evvel tarihten silindiğinin diğer bir delili de, önceden Semûd'un elinde bulunan topraklarda Mûsâ (a.s.) devrinde Medyenlilerin hâkim olmasıdır. Eski Ahit'teki "Çıkış" bölümünü dikkatli bir şekilde tetkik edenler, bu gerçeği kabullenmekte zorlanmayacaklardır.