Bazı kimseler, Lokmân bin Ad ile Hekîm Lokmân'ın farklı toşiler olduğu yönünde yanlış bir kanaate sahiptirler. Ayrıca, Hekîm Lokmân'ın Arabistan'a zorla getirilmiş Afrika menşeili bir köle olduğu da doğru değildir.
Avrupalı bazı bilim adamları, kendilerine atfedilen hikâye ve hikmetli sözlerin benzerliği sebebiyle Hekim Lokmân ile Yunanlı filozof Ezop'un aynı kişi olduğunu ileri sürmüşlerse de, elimizde eski Arapların Yunan felsefesini bildiklerine dâir hiç bir emare yoktur.
Üstelik, eserlerdeki benzerlik müelliflerinin ayniyetini gerektirseydi, büyük miktarda tarihî şahsiyeti inkâr etmemiz gerekecekti. İslâm öncesi Arap şairlerinden Selmâ bin Rabia şöyle demektedir;
"Zaman değirmeni, Tasın kabilesini, Yemen hüküm- dan Zacdûn'ü, Caş ve Ma'rib kavimlerini ve Lokmân'ın kabilesini öğütmüştür."
Bu mısralar, Lokmân'ın bir Arap ve Yemende bir kabilenin reisi olduğunu ve bir zamanlar büyük kudret sahibi bulunduğunu açıkça göstermektedir. Bütün bu vasıflar, Adlı Lokmân'a uymaktadır.
Lokmânın "Hikmet Kitabı'", Arapların çokça okuduğu bir eserdi. Hicrî 18. ^lda keşfedilen bir kitâbe, şu sözleri ihtivâ etmekteydi:
"Bizler, Âdî düşüncelerden beri, kötülükle acımasızca savaşan hükümdarlar tarafından idare olunmaktayız. Bize Hûd'un dini üzere rehberlik etmekteler ve tüm iyi hükümler, bir kitapta toplandı."
Hz. Hûd'un dinine bağlı olan Lokmân'dan Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle bahsedilmektedir:
"Andolsun ki biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır.
Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Çünkü şirk, elbette büyük zulümdür, demişti. ...
Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.
Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini, merkeplerin sesidir."
Arkeolojik Deliller: Bugüne kadar İkinci Âd kavmi devrine ait tek bir kitâbe keşfedilebilmiş olup, bu kitâbe, 1834 yılında (Aden yakınlarındaki) Hisn-i Gurâb'ta bulunmuştur. Bu, Avrupalılar tarafından Arap topraklarında keşfedilmiş ilk Arapça kitâbe olma özelliğini de taşımaktaydı.
Kitâbenin dili ve yazısı Güney Arapçasına yakın olduğundan, bazı kişiler tarafından yanlış bir şekilde Himyerî menşeili sanılmıştır. Bu kitabeden yapılmış bir tercümeyi aşağıda dikkatinize sunuyoruz:
Asırlarca, bu kalenin avlularında huzur içinde yaşadık.
Deniz, o yüksek dalgasıyla üzerimizden geçti. Nehirlerimiz, şelalelerden akıp gitti.
Yüksek hurmalar arasına bekçileri ektiler taze hurmaları, vadideki derenin dolambaçlı ve kuru akıntılarının yanına Ve kement ve kargılarla çıktık ava, denizin derinliklerinden balıkları çekip çıkardık.
İğnelerle nakış nakış işlenmiş ipekler içinde gururla yürürdük; saf ipeklerin ve yeşil çizgili kaftanların içinde.
Hükümdarlarımız bizi idare etti, adilikten beri bir şekilde, hain ve yalancılara karşı da acımasız.
Hükümdarlarımız, Hûd'un (Heber/Abir'in) dininden doğru kanunu bize tatbik ettiler; ve biz inandık mucizelere, ölümden sonra dirilişe ve Allah'ın nefesiyle ölülerin diriltilmesine.
Düşmanlarımız topraklarımızı işgal etmek için üzerimize saldırdıklarında, beraberce karşı koyduk, düz ve kara mızraklarımızla.
Çocuklarımızın ve eşlerimizin gayretli ve hararetli müdafileri, uzun boyunlu, gri, parlak-doru ve duman renklerindeki küheylanların üzerinde, üzerimize var gücüyle saldıran ve kazanırsa bizi ezecek olan düşmanları, arkalarını dönüp kaçırana kadar ince ve uzun mızraklarımızla yaralayarak.
Yukarıdaki kitâbe; ilkin Hz. Hûd'un, gerçekten yaşamış bir kişi olduğunu; ikincisi, ilahî gazâba uğrayan Ad kavminden geriye sağ olarak sadece Hz. Hûd'un dininin müntesiplerinin kaldığını; üçüncüsü Adların büyük mimarlar olduğunu; ve dördüncüsü, bu kavmin muhteşem bahçelere, çeşmelere, sığırlara ve çok sayıda çocuğa sahip bulunduğunu ispatlamaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
"Size bilip durduğunuz şeylerle (nimetlerle) yardım eden, size sürüler ve çocuklar veren, size bahçeler ve pınarlar veren (Ulah'tan) korkun."