Hepimizin yaşadığı kesitlerden alıntılar...
Canımıza okuyan bir kucak yasadan, sözleşmeden, genelgeden bahsediyorum, anlatıyorum, anlatıyorum.
Adam, "İyi olur inşaallah... Memleket neresiydi abi senin?" diyor.
"Tavşanlı" desem, leblebiden, kömürden girecek... Mevzu değişmesin diye susuyorum.
Bu sefer de, "Abi, senin bir şeye mi moralin bozuk?" diyor.
Çay söylüyor (şekersiz iç diye tembihliyor), hurma ikram ediyor; "Acve hurması" diyor. Medine'de ucuza denk getirmiş. Şekerin zararlarını anlatıyor (bir alışsam, asla şekerli içemezmişim)
Sigara içenlere çok kızıyor; "dumanını yel, parasını el alır." diyor.
Söylediği söz kendisinin de hoşuna gidiyor; keyifli keyifli gülüyor.
"Hurmanın çekirdeğini atmam ben." diyor. Mucizevi faydaları varmış. "Çölden Gelen Şifa" diye bir kitaptan bahsediyor... Bir ara Libya'da çalışmış. "Türkiye gibisi yok" diyor.
Bir muhafazakarın tartışma algoritmasını asla çözemezsin... o hep mutludur; hep gururlu, hep kârlı, hep emin, hep rahat, hep galiptir...
MERAKLISINA...
2500 Yıl önceki Türk Tansığı Uygur Karızları
Karız: Eşsiz bir yeraltı su ark dizgesidir.
2500 Yıl önce Uygur Türkleri; yer çekiminden başka bir kuvvet kullanmadan ve yerin altından suyu; Tanrı Dağlarının doruklarından başlayıp Turfan bölgesine kadar uzanan ve bu anda Taklamakan Çölü'nün 60 km. boyunca 110 m. altından geçiren ve toplamı 5100 km. uzunluğundaki karızları yapmışlardır. Bu koca yapıt, bugün için bile çok güzel bir ölçmenliktir.
Bir başka deyişle:
Şimdiye dek, kendilerinde "Kent Eli Olgusu" bile bulunmayan batılılarca; Türklerin, karakıl çadırlarda yaşayan ilkel göçebe topluluklar olduğu sanılıyordu. Oysa; 2500 yıl öncesi oluşturulan Uygur Karızları Türklerin, o tarihlerde yerleşik kent ekininden oldukça ileri gittiklerini ortaya çıkarmaktadır.
BİZ; 2500 yıl önce bile, çöl ortasında "TURFAN'da SEBZE VE MEYVE" yetiştirebilen bir toplumun üyesiyiz.
Gurur duyuyorum...
Okumanız için önerimdir:
Yüksel Çidem
Kaynak: Uygur Karızlarına Yolculuk-Araştırmacı Dursun Özden- Kaynak Yayınları