Encümende, gelenekli mazmunların yetersizliği ve çağın şartlarına uygun yeni mazmunlar kurmanın gereği tartışılmış olmalı. Eğer, şiirin imge dünyasını biraz da mevcut dünya belirliyorsa, dünya değiştikçe mazmunların yenilenmesinin kaçınılmaz olduğu açıktır.
Nitekim Osmanlı topraklarına telgraf gelmişse, yârinin saçını telgraf tellerine benzeten ve bu yolla sevdiğine aşkını iletmeye çalışan bir encümen şairi çıkacaktır. Buharlı gemiler sefere başlamışsa, aşk ateşiyle kavrulan gönlünü vapur ocağına benzeten bir başka encümen şairi olacaktır.
Böyle yeni mazmunların tutunabilmesi için, eski mazmunların imge değerlerinin yeni baştan değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Eski imge daha çok, gönül gözüyle çözüldüğü için onun maddi bir gözle değerlendirilmesi ve optik karşılığının ortaya konması en yıpratıcı eleştiri yolu olur.
Sözgelimi, sevgilinin kaşının yaya, kirpiğinin oka benzetilmesi gibi imgeler bir güzellik unsuru olarak asırlarca kullanılmışken şimdi bunların optik karşılığı olarak alnında yay, gözünde oklar taşıyan bir kız tasavvur edilmesinin nasıl da komik bir karşılığı olduğu konuşulmaya başlanır.
Encümenin genç şairlerinden İbrahim Halet, birkaç yıl sonra Dolab adında bir dergi çıkardığında, orada da aynı anlayışı sürdürecek ve sevgili için kullanılan mazmunların optik karşılıklarından oluşan bir karikatür bastıracaktır. Birkaç ay sonra da Namık Kemal'in aynı yoldaki eleştirileri başlayacak ve ömrü boyunca sürecektir.
Şahsiyeti, içinde bulunduğu toplumun şahsiyeti ile belirlenmiş ve sınırlanmış, estetik tercihlerinde cemiyetinin kabullerini aşmayı denemeyen ve bütün maharetini mevcudun yeni kombinasyonlarını oluşturarak gösteren gelenekli şair tipinin yerini, artık kendi mazmunlarını yaratmaya çalışan modern şairin almakta olduğu kolayca fark edilir.
Mazmun anonim olmaktan çıktıkça ve şahsi icat ürünü mazmunlar belirdikçe "mazmun" kavramının yeni baştan tarifi gerekir; çünkü, artık mazmun modern sembol ve imgelere dönüşmektedir. Mazmunların yeni kaynağı, ferdin şuur dışı birikimleridir; şiir yazılırken de okunurken de... Adına "mazmun" denen anonim imge ve sembollerin anlam karşılıkları millî hafızada gizli iken, sahibi belli olan imge ve semboller şahsi dikkatlerden doğar; bu sebeple karşılıkları da şahsi hafızalarda ve her zaman benzer anlamlara gelmemek üzere yer alır.
Encümen şairleri işte mazmundan imgeye ve sembole doğru olan bu dönüşümde itici güç olarak önemli pay sahibidirler. Mesela, Mehmet Lebib'in, Ta'rîz eden gazellerine var ise Lebîb Vakt edip de vâkıf-ı mazmûnun olmamış deyişi, yeni mazmunların gelenekli bilgi ile çözülemeyişinin okuru rahatsız ettiğini gösteriyor. Bu rahatsızlık, Servet-i Fünunda zirveye çıkacak bir şiir-okur uyumsuzluğunun, bir hermenötik problemin ilk işaretlerindendir.
ENCÜMEN-İ ŞUARA'NIN ARDINDAN
Encümen-i Şuara, şiirdeki değişmenin önemli bir ara merhalesi olarak ortaya çıkmış ve görevini tamamladıktan sonra da silinip gitmiştir; lakin ardında önemli bir yol açmış olarak. Encümenin dağılması, ona dâhil olan şairlerin de ortadan kalkması demek değildir.
Şairler, yeni şiirin şartlarına ve imkânlarına göre kendi edebî tercihlerini değiştirmek ve geliştirmek suretiyle varlıklarını sürdürmek zorundadırlar. Zamana direnen bir şiir yazmak isteyen şair, zamana direnmekten vazgeçmek zorundadır. Kemikleşmiş tercihlerinden vazgeçemeyenler veya vazgeçmekten yana olmayanlar adları anılmayarak, anıldığında da olumsuz eleştiriler vesilesiyle anılarak yavaş yavaş unutulurlar. Kaynak: turkedebiyati.org