Divân edebiyatındaki tür ve nazım şekillerinde büyük bir genişlik göze çarpar.
Divân edebiyatındaki türler bu kadarla bitmez. Müstakil kitap olmamakla birlikte divânlan dolduran şiirler de tür bakımından farklılık gösterirler.
Tevhîd (Allah'ın varlığı ve birliğini anlatır), münacaât (Tanrı'ya yakarış), na't (Peygambere övgü), medhiye (bir büyüğün övgüsü), fahriye (şairin övülmesi), hicviye (birini veya bir şeyi yerme), mersiye (ağıt), lugaz (şiir bilmece); muamma (kişi adları bilmeceleri), tarih (ebced hesabıyla yıl belirtme) bunlardandır.
Divan edebiyatında nazım şekilleri de oldukça çeşitlidir. Nazım biriminin beyit oluşu, beyit sayısı ve kâfiyelenişine göre yeni nazım şekilleri ortaya koymuştur. Bu şekiller ya beyit esasına (msl. kasîde) veya bend esasına (msl. musammatlar) dayalı olurlar.
Bu edebiyatın başlıca nazım şekillerini şöylece sıralayabiliriz:
1. Kasîde (3399 beyit). 2. Gazel (aşk, kadın, şarap konusunda 512 beyit). 3. Müstezâd (bir uzun bir kısa dizeli gazel) 4. Mesnevi (her beyit kendi arasında kafiyeli olmak üzere değişik uzunluktaki şiir). 5. Terkîb-i bend ve Tercî-i bend (7-10 beyitlik bendler) 6. Rubaî ve tuyuğ (4 dizeli kıta). Şarkı (bestelenmiş murabba) 7. Musammat (bendlerden oluşan, dize sayısı 3-10 arasında değişen ve ayrı adlar altında gösterilen şiirler).
Bunlardan başka az kullanılan müfred (tek beyit) ile azade (tek dize) yi de burada söyleyebiliriz.
XIII. yy. dan XIX .yy.a gelesiye dek geçen altı asır içinde Divân edebiyatını yaklaşık tarihler vererek devrelere ayırabiliriz:
1. Kuruluş devri: Türkçe kelimelerin daha çok kullanıldığı ve İran edebiyatı etkisinin yavaş yavaş kendini hissettirdiği dönem. Fatih zamanına dek (1451) sürer.
2. Geçiş devri: Dilin Osmanlıca özellikleri gösterdiği ve şâirlerin edebiyatta köklü değişiklikler yaptıkları dönem. Yavuz zamanına dek (1512) sürer.
3. Klasik devir: Divân edebiyatının yaklaşık bir asırlık ihtişam dönemi. Ahmed I. zamanına dek (1603) sürer.
4. Sebk-i Hindî devri: Bir yandan klasik şiir devam ederken bir yandan da şiirimizde Sebk-i Hindî (Hind üslûbu) denilen bir akım kendini gösterir. Hindistan'da Babürlü Türk-Hind hükümdarlarının saraylarında gelişerek ortaya çıkmış bir tür olan Sebk-i Hindî'de aşırı süs ve sanata, fikri gizlemeye, uzayıp giden tamlamalara ve ince hayallere önem verilmiştir. Şeyh Galib'i dışta bırakırsak bu dönem Mehmed IV. zamanına dek (1748) sürer.
Divan şiiri başlangıcından sonuna dek yüzlerce şâir yetiştirmiştir. Bu şâir ve yazarların en önemlilerinin adlarını yüzyıllar içerisinde şöyle sıralayabiliriz:
13.Yüzyıl Divan Edebiyatı: Anadolu'da Divân edebiyatı XIII. yy. da Ahmed Fakîh ve Hoca Dehhanî ile başlar. Yüzyılın ikinci yansında ise Şeyyâd Hamza ve Sultan Veled vardır. Ancak bu yüzyılı -eserlerini Türkçe yazmış olmasa da- Mevlanâ ve -küçük bir mesnevisi ile Divân şairi sayabileceğimiz- Yunus Emre doldurur.
14.Yüzyıl Divan Edebiyatı: XIV. yy. da dinî-tasavvufî, tarihi, ahlakî ve hamasi eserler dikkati çeker. Aşık Paşa, Gülşehri, Hoca Mesûd, Yusufi-Meddâh, Suli Fakîh, Şeyhoğlu Mustafa ve Mustafa Darir gibi isimler yanında da asrın en büyük şairi hiç şüphesiz Ahmedî'dir. Azerî Türkçesi ile eserler veren Kadı Burhaneddîn ile Seyyid Nesimî ise Divân edebiyatının Osmanlı sahası dışındaki güçlü temsilcileridir.
Divân edebiyatındaki tür ve nazım şekillerinde büyük bir genişlik göze çarpar.
Divân edebiyatındaki türler bu kadarla bitmez. Müstakil kitap olmamakla birlikte divânlan dolduran şiirler de tür bakımından farklılık gösterirler.