Hafta sonları köşemi Antalya tarihine ayırıyorum. Kent bilinci ve yarınlarımız için kaynaklardan derlenen bilgileri paylaşacağım.
Fethinin 811. yıldönümünde
Antalya’nın Tarihî (3)
Bu mücadele esnasında bir ara Mısır’a geçmiş, ancak daha sonra yeniden Antalya’ya dönmüş, tam bu sıralarda Teke bölgesinde patlak veren Şahkulu Baba Tekeli İsyanı ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Şahkulu İsyanı Teke-ili bölgesinde, dolayısıyla Antalya yöresinde büyük tahribata yol açtı. Kıbrıs harekâtı sırasında, 19 Haziran 1570’te Kaptanıderyâ Piyâle Paşa ve Lala Mustafa Paşa birkaç parça gemi ile buraya gelerek asker sevki için Antalya İskelesi’nin müsait olup olmadığını kontrol ettiler (BA, KK, Ruus, nr. 221, vr. 3b).
Kıbrıs’ın fethinden sonra ise Osmanlılar’a karşı koyan Kıbrıslı hıristiyanların 300 kadarı adadan sürülerek Antalya’ya iskân edildi. XVII. yüzyılın ortalarında devletin içinde bulunduğu karışık durumdan faydalanmak isteyen ve Abaza Hasan Paşa isyanını fırsat bilen mutasarrıf Körbey Mustafa Paşa’nın isyanı şehri de etkisi altına aldı.
İsyanı bastırmak üzere Antalya’ya karadan ve denizden kuvvetler sevkedildi. Nihayet Körbey Mustafa’nın Antalya halkı tarafından hükümet kuvvetlerine teslim edilmesiyle isyan bastırılmış oldu (1659). Bundan sonra XIX. yüzyıl başlarına kadar şehirde önemli bir hadise meydana gelmedi. Ancak II. Mahmud döneminde, daha önce öldürülen Kadı Abdurrahman Paşa’nın mallarını geri vermeyen mütesellim İbrâhim Bey’in Antalya Kalesi’ne kapanması üzerine buraya kuvvetler sevkedildi.
Antalya denizden ve karadan kuşatıldı, sonunda şehre girilerek İbrâhim Bey yakalanıp öldürüldü. Şehir ve civarı 29 Nisan 1919’da Mondros Mütarekesi uyarınca İtalyanlar tarafından işgal edildi. İki yıl kadar süren bu işgal, 1 Haziran 1921’de İtalyanlar’ın şehri boşaltmaya başlamasıyla sona erdi. Antalya Cumhuriyet döneminde aynı adlı ilin merkezi oldu.
Osmanlı hâkimiyeti döneminde Tekeili adlı sancağın merkezi olan Antalya’da Osmanlı hânedanına mensup şehzadeler de idareci olarak bulundular. Nitekim Yıldırım Bayezid Teke-ili’ni oğlu Îsâ Çelebi’ye vermişti. Ayrıca II. Bayezid’in oğlu Korkut, Teke sancağı beyi olarak 1502’den 1509’a kadar Antalya’da oturmuş ve saltanat mücadelesini buradan sürdürmüştü.
Ekonomi, Nüfus, Fizikî ve Kültürel Yapı. Antalya Bizans döneminde Batı’ya açık bir liman durumundaydı ve bilhassa Venedikli tüccarlar burada faaliyet gösteriyorlardı. Hatta Venedikliler Selçuklu hâkimiyeti sırasında da hiçbir güçlükle karşılaşmadan ticarî faaliyetlerini sürdürmekteydiler. Onların ilgisini buraya çeken husus, Mısır ile Antalya arasındaki ticarî trafiğin yoğun olması idi.
Gerçekten eski çağlardan beri Mısır ile olan ticaret çok canlıydı. Mısır’dan baharat, keten, şeker gibi maddeler Antalya’ya geliyor, oradan da meşe palamudu, kitre zamkı, şap, kereste, zift gibisanayi malları dışarıya gönderiliyordu. Ayrıca Batı ile olan ticaret dolayısıyla Antalya pazarlarında Avrupa malı kumaşlar da bulunuyordu. Bu pazarda özellikle Venedikli ve Cenevizli tâcirler önde geliyordu. Floransalı Bardi ailesi, ticaret maksadıyla limana gönderdikleri gemileri için % 2 gümrük vergisi ödüyor, çıkışta ise vergi vermeme imtiyazını elde etmiş bulunuyordu.
Buna karşılık Kıbrıslı tüccarlar, hem giriş hem de çıkış için % 2, simsariye olarak da yine % 2 vergi ödemekle mükellef idiler. Selçuklu ve Tekeoğulları döneminde Antalya’nın iktisadî hayatında esnaf kuruluşlarının ve ahîlerin önemli rolleri olmuştur. İbn Battûta buraya geldiğinde kalabalık bir ahî topluluğu ile karşılaşmış ve bir ahî zâviyesinde gecelemişti.