Taif: Taif, adeta Hicaz'ın cennetidir. Hicaz'ın zenginlerinin yazlan geçirdiği bereketli ve sağlık pınarı bir mekandır. Hicret'ten evvel Rasûlullah (s.a.v), Taife İslam'ı tebliğ için gitti, fakat dinlenilmek bile istenmedi. Hicretin 8. senesinde Hz. Peygamber tarafından kuşatıldı.
Hicretin 9. senesinde ise, Taifteki en önemli kabilenin reisi İslam ile şereflendi ve bu yüzden kendi halkı tarafından katledildi. Fakat onun sesi boşlukta yankılanmadı ve aynı yıl kabilesinden bir heyet Rasu- lullah'ın (s.a.v) huzuruna çıkıp Müslüman oldu.
Hicaz'ın Diğer Şehirleri
Hicaz'da bulunan kayda değer şehirler şunlardır:
Cerf veya Vâdî'ül-Kurâ: Medine'nin kuzeyin- dedir, Hicr şehriyle birlikte Semûdlann ikametgâhı ve başkentiydi. Kur'ân'da da bu şehir ve halkından bahsedilmektedir. Salih Peygamber'in ismine binâen Medâin-i Sâlih adıyla meşhur olmuştur.
Tebük: Bu şehir, Allah Rasûlü'nün, Roma taarruzuna karşı hazırlıklar yapmak için bir süre kaldığı yerdir. Burayla bağlantılı olarak Hicr şehrinden de geçmesi gerekmişti.
Hayber: Medine'nin batısındadır. Hayber, Yahudilerin siyasî faaliyetlerinin merkezi ve kendilerini güvende hissettikleri bir şehirdi. Hicretin 7. yılında, Allah Rasûlü tarafından fethedildi.
Medyen: Kızıl Deniz kıyısında ve Hicr şehrinin tam karşısındadır. Medyen, Hz. Musânın kayınpederi Hz. Şuayb'ın memleketi ve Medyen devletinin başkentiydi.
İslâm'ın yayılmaya başladı^ zamanlarda, bu şehirlerin hepsi, yüksek kalelerde kendilerini emniyete almış Yahudilerin ellerindeydi. Hepsi de, Hz. Peygamber tarafından fethedilmiştir.
Arabistan Suriye'si: Yunanlılar tarafından "Arabia Petra" (Kayalık Arabistan) denen Arabistan Suriye'si, Suriye, Mısır, Suriye çölü, Hicaz ve Necid ile çevrilidir. Arabistan'ın bu bölümü tarihî bir öneme sahiptir. Hz. Musa'nın Arlah ile konuşma şerefine nâil olduğu Sinâ Dağı ve İsrailoğullarına bahşedilmiş vaadedilen topraklar buradadır.
Modern arkeolojik araştırmalar, bu tarihî bölgenin önemine dâir bulgulara bir çok yenisini eklemişlerdir. Amalikalar, bu topraklar üzerinde, Balka, Umman, Busra, Tedmür vs.'yi kapsayan ve hâkimiyetini zaman zaman Hicaz'a kadar uzatabilen çok güçlü bir krallık kurmuşlardı. Tedmüur, ticarî faaliyetleriyle ünlüydü. Tedmür'de yaşamış melikelerden biri olan Zebâ'nın (Zenobia) ismi, Araplar arasında çok meşhurdur.
İslâm'ın gelişinden bir süre önce Gassanîler, Busra ile birlikte bu şehirde de hüküm sürmüşler ve burayı başkent yapmışlardır. Hemdânî, Ha- lep'e kadar Arabistan Suriyesinde İslâm'dan sonra Benî Acel kabilesinin meskûn olduğunu yazmaktadır. Tai kabilesinin bir kolu olan Rabîa soyu da burada yaşamış olup, Cezîme kabilesinin bazı kollan Gazze civarında güç kazanmışlardır. İslâm geldiğinde tüm bu şehir ve köyler, Roma İmparatorluğunun mandası altındaki Hristiyan Araplar ile Yahudilerin elindeydi.
Arabistan Irak'ı: Yunanlılar arasında "Arabia Deserta" (Çöl Arabistanı) diye bilinen Arabistan Irak'ı, Basra Körfezi'nden Fırat Nehri'ne, Suriye Çölü'nden Necid'e kadar uzanmaktadır. Eski zamanlarda Amali- kalar burada güçlü bir devlet kurmuşlardı. Rabia kabilesinin bir kolu da bir müddet burada yaşamıştı. İslâm'dan sonra Hz. Ömer zamanında Kufe ve Basra şehirleri burada inşâ edilmiş olup, bu şehirler uzun bir süre Arap edebiyatı, medeniyeti ve kültürünün merkezi olmuşlardır.
İbn-i Haldûn, Abîd'lerin İslâm'dan önce, Sencer'de Fırat kıyısı boyunca, son hükümdannın ismi Dizan bin Muaviye olan bir devlet kurduklarını söylemektedir. Bu kabilenin inşâ ettiği binalann kalıntılan hâlen Sen- cer ovasındadır. Tai kabilesinin kollanndan biri olan Zübeydler de burada yerleşip güçlenmişlerdir. Yine Benî Acel kabilesinin bir şubesi bütün Yemen ve Irak'a yayılmıştır. İslâm geldiğinde Menâzire kabilesi, Sasa- nilerin mandası altında Irak'ı idare etmekteydi ve baş-kentleri de Küfe yakınlanndaki Hire idi.