Şimdi de konuya tarihî açıdan bir göz atalım. Bu mevzûdaki en eski tarihî kaynak Eski Ahit olup, orada şöyle bir cümleyle karşılaşmaktayız:
"Ve bütün dünyanın dili bir, sözü birdi. Ve vâki oldu ki, şarkta göçtükleri zaman, Şinar [Babil] diyarında bir ova buldular; ve orada oturdular. ... Ve Rab onları bütün yeryüzü üzerine oradan dağıttı; ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil denildi; çünkü Rab bütün dünyanın dilini orada karıştırdı; ve Rab onları bütün yeryüzü üzerine oradan dağıttı."
Şimdi buradaki soru şudur: Buradaki "şark/Doğu"dan kastedilen neresidir? Eski Ahit yorumcuları, bu soruya henüz kesin bir cevap verebilmiş değiller. Bununla birlikte, "şark" kelimesinden Ermenistan'ın kastedildiği zannedilmektedir.
Çünkü Eski Ahit'te Nuh'un gemisinin, Ermenistan'da olduğu farzedilen "Ara- rat/Ağn" isimli bir dağa demirlediğinden bahsedilmektedir. Fakat buradaki güçlük Ermenistan'ın mevkiinin Filistin veya Babil'in doğusunda olmamasıdır.
Bu güçlüğü gidermek için bazıları Musa (a.s.)'ın Mısır ve Arabistan'da yaşadığını ve Ermenistan'ı da bu ülkelerin doğusuna düştüğünü söylerken, diğerleri insanın her şeyden önce doğu ufkunu (güneşin doğuş mahalli olarak doğu) bildiğini, bu yüzden de Ermenistan'a bir doğu ülkesi olarak atıfta bulunduğunu ileri sürmektedir. Bu faraziyelerin üzerine ciddi bir şekilde eğilmeye değer olmadığını söylemeye bile hacet yoktur.
Kitab-ı Mukaddes'ten alınmış yukarıdaki cümlelerden Babil'in Sâmilerin ilk ikametgâhı olmayıp, buraya doğudaki bir ülkeden göç ettikleri anlaşılmaktadır. Kitab-ı Mukaddes Lugati'nde "şark/doğu" tâbiri genellikle Kutsal Kitabın derlendiği yer olan Filistin'in doğusunda kalan ülkeleri, yani Babil ve Arabistan'ı ifade etmek için kullanılırdı. Babil, doğudan gelen Sâmilerin göç ettikleri ülke olduğuna göre, "doğu" tâbirinden kastedilen diğer ülkedir, yani (göçün başlangıç noktası olan) Arabistan...
Eski Ahit'ten başka elimizdeki en eski bilgi kaynağı, bir anlamda Eski Ahit'in tefsiri olan Yosefus tarafından kaleme alınmış Yahudilerin Eski Tarihleridir. Orada şu cümleye rastlamaktayız: "Onlar (Sâmi ırklar) Fırat'tan Hint Okyanusu'na kadar uzanmaktaydı." Hint Körfezi ile Fırat arasındaki ülke, Arabistan'dan başkası olamaz.
Dikkate alınması gereken bir başka nokta da, Arapların, ülkelerinin Sâmilerin ilk vatanı olduğunu iddia etmeleridir. Tarihî delillerle destekledikleri bu iddiaya, başka hiç bir halk tarafından itiraz edilmemiştir. Tabiatıyla Arapların iddiasının doğru kabul edilmesi gerekmektedir.
Tarihçi İbn-i Kuteybe (ö: H. 276) şöyle yazmaktadır:
Sâm bin Nûh (Sâm=Şem, Nuh'un oğullarından birisidir)Mekke ve civarındaki bölgeler arasında kalan topraklan, yani Yemen, Hadramut, Umman, Bahreyn, Bub- reyn, Debar, Dev ve Dehna ülkelerini ele geçirmiştir.17
Tarihçi Yakûbî (ö: H. 280) şöyle yazmıştır:
Sâm'ın (Şem) torunları, Hicaz'ı, Yemen'i ve diğer ülkeleri ellerinde tutmaktaydılar.
Bundan dolayı Kur'ân-ı Kerîm, gayet doğru bir şekilde Mekke'yi Ümmü 'l-kurâ olarak tavsif etmektedir:
"Bu (Kur'ân), Ümmül'l-kurâ ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır."
SÂMİLERİN GÖÇÜ
rabistan tarihinde dört büyük göç dönemi yaşanmıştır. İlki, M.Ö. 3000 civarlarında, çok sayıda kabilenin Arabistan'dan, Babil, Asur, Mısır ve Fenike'ye do^^ göç etmeleridir. İkincisi, M.Ö. 1500'te Edomilerin, Moabilerin ve Arabistanlı Medyenlerin, komşu ülkelere göç etmek üzere kendi topraklarını terketmeleridir. Üçüncüsü, Mina ve Sebelilerin bazı yabancı topraklara göç etmeleridir. Dördüncüsü ise, yedinci yüzyılda (yani hicrî ilk asrında) İslâm sancağı altında birleşen Arapların, çok uzak ve yabancı memleketlere giderek oralara yerleşmeleridir.
Biz şu anda, Arabistan'daki birinci göçle, Sâmilerin asıl vatanlarından ayrılıp göç etmeleriyle ilgileniyoruz. Yukarıda bu konuyla alakalı bir kısım Avrupa ve Amerikalı ilim adamlarının görüş ve teorilerini naklettik; şimdi ise, Sâmilerin Arabistan menşeli bir halk olduğunu destekleyen başka bulguları aşağıda ilginize sunacağız:
M.Ö. 3000'lerde, asıl yurtlarından göç eden Sâmi halkları görmekteyiz. Kenanlılar Suriye'de yaşamaktaydılar. Burası, aynı zamanda, Basra Körfezi sahillerini (Bahreyn) terk ettikten sonra Fenikelilerin ticaret şehirleri kurduğu, denizcilik sanatını geliştirdiği ve Ege medeniyetine son verdiği yerdi. Bu insanlar daha sonra Avrupa'ya yönelik bir deniz yolu tesis ettiler.
Akabinde Hiksos işgalciler, Mısır'a saldırıp kendilerine ait bir krallık kurdular. Fakat Çöl Arabistanında yaşayan bedevilerin tarihi halen belirsizdir. Zamanla şehirler inşâ edip devletler kurmaya giriştiler. Onların yegâne geçim kaynağı ticaretti.