Hattat Necmi Atik'in eserlerinden bir tanesi olan ‘99 SORUDA KUR'AN-I KERİM' isimli eserini takdirlerinize sunuyorum. İstifade etmeniz temennisi ile... ( [email protected] )
Allahu Teala şöyle buyurur:" Doğrusu Biz sabah akşam onunla (Davud'la) beraber teşbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik. Hepsi ona yönelmiştir." Rivayete göre Davud (as) Zebur'u okurken bütün vahşi hayvanlar etrafında toplanır ve onu dinlerlerdi. Vahşi hayvanlara bile tesir eden, onları yaratan Allahu Teala'nın kelamıdır.
Bir Fransız filozofu Kur'an'ın tesiri hakkında şöyle demiştir: "Muhakkak ki Muhammed (sav) Kur'an'ı öyle içten, huşu ve hudu içerisinde okurdu ki insanları imana cezbetmede onun kıraatinin icra ettiğini, önce geçen peygamberlerin bütün mucizeleri yapamamıştır"
Evet, Rasulullah'tan (sav) önce pek çok peygamber, ıslahatçı, alim, hukukçu, felsefeci, hukema vs gelip geçmişse de, bunların hiçbirisi insanlık tarihinde, Hz. Muhammed'in (sav) itikat ve ahlakta, ibadet ve muamelatta, siyaset ve idarede, insanlığın İslahı hususunda bu göz kamaştırıcı başarıyı gösterememişlerdir.
Regis Blachere "¡ntroduktion au Coran" (Paris, 1947, s.118) isimli eserinde şöyle diyor: "Kur'an'ı dinleyenlerdeki bu heyecan, Valery'in deyimiyle bu vecd hali, Kur'an diline münhasır bir hususiyetten başka ne ile izah edilebilir? Hatta Arapça bilmeyen Avrupalı bir dinleyici bile bazı sureler okunurken heyecana gelmektedir."
Kur'an'ın tesirinden kurtulmak için Mekkeli müşrikler çevrelerindeki insanlara şöyle diyorlardı:" Bu Kur'arı'ı dinlemeyin, (okunurken de) onun hakkında gürültü edin"
Ebu Cehil gibi bazı müşrik ileri gelenleri ise, müşrik kaldıkları halde Peygamberimizin Kur'an kıraatini gizlice ve hayranlıkla evinin pence-resinden dinlemekten kendilerini alamıyorlardı.
Rasulullah (sav), İslam'ı kabul eden Medineli müslümanlara Kur'an'ı ve İslam'ı öğretmek üzere Musab b.Umeyr (ra) ile Abdullah b. Ümmi Mektum'u (ra) görevlendirmiş ve Medine'de Kur'an-ı Kerim'in tesiriyle çok başarılı olmuşlardı. Evs kabilesinin reisi Sa'd b. Muaz, müslü- manların çoğalmasından endişeye kapılarak, kardeşinin oğlu Usayd b. Hudayr'ı yanına çağırarak bu adamlara gitmesini ve faaliyatlerini yasaklamasını emretti.
Useyd onların yanına vardı ve kendilerini tehdit etti. Medine'yi terk etmelerini, aksi halde onları öldüreceğini söyledi.
Musab (ra) onun bu tehdidini duymazlıktan gelerek:"İstersen sen de otur ve Kur'an'ı dinle, eğer o hoşuna giderse kabul edersin, şayet beğenmezsen, beğenmeyişin sana yeter ve artar, dedi. Sonra Musab (ra) Kur'an okudu, Useyd onu dinledi ve hemen oracıkta müslümanlığı kabul ediverdi. Daha sonra Useyd, Sa'd'ın yanına döndü ve ona: "Vallahi ben, bu iki adamın bir zararlı taraflarını görmedim" dedi. Sa'd bu duruma çok kızdı. Hemen Musab'ın (ra) yanına gitti. Musab (ra) Sa'd'ı Useyde davrandığı gibi karşıladı. Sa'd da, Kur'an-ı Kerim'in tesiriyle, Useyd gibi İslam'a girdi ve reisi bulunduğu kabilesinin yanına dönerek onları topladı. Onlara şöyle sordu: "İçinizde benim mevkim nedir?"
"Sen bizim efendimiz ve efendimizin oğlusun", dediler. Sa'd o zaman: "Sizin erkek ve kadınlarınızla, müslüman oluncaya kadar konuşmak bana haram olsun" dedi. Bunun üzerine kabilesinin hepsi de müslüman oldu.