Geride bırakmak üzere bulunduğumuz kurban bayramının tüm İslam âlemine hayırlar ve tevhit inancını sağlam tutup kaldırmayı nasip etmesini yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Her ne kadar içimiz kan ağlasa da her ne kadar Arakan, Doğu Türkistan, Filistin, Suriye, Mısır zülüm altında ise de bu İslam aleminin bu kurbanlara bu bayramlara ihtiyacı olduğunu biliyoruz.
Yine de burada yazacağımız yazının Müslümanların şuurluca basiretlice bir kurban ve bir bayram geçirmeyi idrak etmelidir diye düşünüyoruz.
KURBAN VE KURBİYET
Kurban, sözlük anlamıyla “yaklaşmak, Allah’a yakınlık vesilesi” demektir. Dinî terim olarak, “ibadet maksadıyla belirli vakitte, belirli şartları taşıyan hayvanın, usulünce boğazlanması” demektir. Kurbanın dinî bir hüküm oluşu, Kitab, Sünnet ve İcmâ-i ümmet ile sabittir.
Allahü Teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: Meal: O halde, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Faziletine binaen ise şöyle bir hadis rivayet edilmiştir;
Zeyd b. Erkâm (r.a) Efendimiz’e (s.a.v) sorar: Yâ Resulallah bu kurban kesme nedir?
Efendimiz (s.a.v): “Atanız İbrahim’den (a.s) kalma bir sünnettir.”Zeyd b. Erkam (r.a):
Bizim bundan kazancımız ne? Efendimiz (s.a.v):
“Kurbanın derisindeki her kıl ve kanındaki her damla için size bir hasene/sevap vardır. O kıyamet günü mizana konur. Size müjdeler olsun.”
Maddi imkanı olup da kurban kesmeyenler içinse Efendimiz s.a.v. de şöyle buyurmuştur: “Maddi imkânı olup da kurban kesmeyen kişi, namazgâhımıza sakın yaklaşmasın!...”
KURBANIN TARİHÇESİ
Kurban ibadeti aslında, Hz. Âdem’in çocuklarıyla birlikte başlamıştır. Âdem (a.s) oğulları Kabil ve Habil’in arasındaki meselenin çözülmesi için, Allah Teâlâ’ya birer kurban sunmalarını teklif etti. Kabil, kurban niyetine bir demet buğday getirdi. Hâbil ise sürüsünün içinden en güzel ve semiz olan koçu getirerek Allah için kurban etti.
Kabil katı tabiatlı, Habil ise takva sahibi bir kimseydi. Hâbil’in kurbanı kabul olmuş, Kâbil’in kurbanı ise reddedilmişti.
Allah Teâlâ onların bu hikâyesini Kur’an-ı Kerim’de şöyle zikreder: “Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti.” Tarihte ilk kurban hâdisesinin başlangıcı böyledir.
Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlardır: "Kurban bayramı günü âdemoğlunun Allah'a en sevimli ameli, kurban kesip kan akıtmasıdır. Çünkü kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzları ve tırnaklarıyla gelir. Kanı ise yere düşmeden Allah'ın katına ulaşır. Onun için kestiğiniz kurban güzel olsun.”
Urve b. Zübeyr r.a. şöyle buyurmuştur: “Evlatlarım! Sakın biriniz, bir büyüğe hediye edince, utanacağı bir şeyi Allah için kurban sunmasın. Zira Allah, büyüklerinin büyüğüdür. Ve O, en seçkin olana herkesten çok layıktır.”
İmam-ı Gazalî (r.ah) İhya adlı eserinde ise şöyle buyurmuştur:‘’Allah'ın emrine uymakta ona bir yakınlık vardır. Bu bakımdan en iyi kurbanı kesmeye dikkat et ve kurbanın her parçasıyla Allah Teâlâ'nın senin bir parçanı ateşten âzad edeceğini ümit et. Çünkü va'd bu şekilde vârid olmuştur. Bunun için kurbanın büyüklüğü ve parçalarının çokluğu nispetinde ateşten âzâd edilirsin.’’
KURBAN TESLİMİYETİ İFADE EDER
Kurban, kişinin kendisine bahşedilen her şeyi, asıl sahibine ait kılmanın hâl dili ile anlatılmasıdır.
Kurban, kulun Rabbine teslimiyetini ifade eder. Bu teslimiyet, Hz. İbrahim (a.s) ve İsmail (a.s) ile zirveleşerek sembolleşmiştir.
İslâm “teslim olmak” demektir; yani Kur’an ve Sünnet’in belirlediğin istikametten sapmadan hak yolda ihlâsla yürümek, Allah ve Resûlü’nün bizden istediklerini Hz. İsmail (a.s) teslimiyetiyle yerine getirmek…