MHP içerisinde önemli ve onurlu bir yere sahip olan Taş Medreseliler, Yusufelililer ve ak saçlılar bu parti içerisindeki canlı yaşayan hafızalardır.
MHP içerisinde büyüyen, kendisini geliştiren acıyı ve yokluğu birlikte çeken Ülkücü iradenin mihenk taşları bu parti içerisinde genç nesile örnek olmuş ve kimileri örnek aldıkları ağabeylerini kendilerinin kahramanları olarak görmüştür.
Ne bir çizgi film kahramanı ne de bir beyaz perde kahramanı olmuştur ak saçlılar. Yokluk içerisinde küçük gruplarla ülkesini ve milletini kanının son damlasına kadar Türklük davasını savunan ak saçlılar, ya çocuklarını, ya babalarını ya ablalarını ya analarını ya da en yakınlarını şerefsizlerin kurduğu pusularda kaybetmiştir.
Verdikleri onurlu mücadelenin sonucunu ya kurulan darağaçlarında ya da yıllarca zindanlarda işkence vererek ödemişlerdir. Her şeye rağmen çektikleri acıları yüreklerine gömen ak saçlılar ne devletine ne de milletine düşman olmuştur.
Cezaevlerini ilim yuvalarına çeviren ak saçlılar tek bir çatı altında toplanarak Taş Medreseliler olarak bulundukları siyasi organizasyona tecrübeleriyle, fikirleriyle ya da bir abi olarak destek verdiler.
MHP’nin merhum lideri Alparslan Türkeş’in 'Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.' Sözünü şiar edinenler partilerine sıkıca bağlı kaldılar.
BBP kurulduğunda Türkeş’i terk edenlerin bir süre sonra partilerine geri döndükleri görüldü. Muhafazakâr bir yapıyla ülkücülüğü BBP’de yaşatacağını düşünenlere ve MHP’yi zayıflatmak için sürekli sorulan “Türkçü müsünüz İslamcı mısınız?” sorularına Türkeş’in vermiş olduğu “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman’ız. İslâmiyet’i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir” diyerek verdiği cevap o dönemlerin hain yaklaşımını sonlandırmıştır.
MHP üzerinde oynanan oyunlar ne yazık ki hiçbir zaman bitmediği gibi MHP lideri Türk Dünyası’nın başbuğunun yaşı problem edilmiş ve değişim naraları atılmıştır. Peki, bu naralar ne zaman kimlere attırılmıştır.
Dönemin güçlü iktidarlarına yamanarak oralarda siyaset yapan ülkücü hareketin içerisinde bir dönem kalarak isim yapmışlar tarafından bu algılar yaratılmaya çalışılmıştı.
Şimdi ise, “Rahmetli başbuğ bizi görevlendirdi ve gittik” diyenlerin bugün “Düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı” olduklarını görüyoruz.
Dün MHP ve Türk Dünyasının Başbuğu Alparslan Türkeş’e ihanet edenlerin farklı bugün farklı bir yaklaşımla yanlarına aldıkları samimi ülkücüleri kandırarak farklı bir organizasyon içerisine girdikleri görülüyor.
“Hepiniz birer Türk bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin” diyen Alparslan Türkeş, bu sözleri Ülkücü hareketin içerisinde yetişen gençlere ve MHP’ye gönülden destek verenlere söylemişti. Her sözünü bir emir olarak alan gerçek ülkücüler, yeni nesli de aynı şekilde yetiştirmişti.
Ülkü Ocaklarına gitmeyi orada bir bardak çay içmeyle karıştıranların şimdi kapı kapı başka partilerde kendilerine koltuk aradıkları görüyor. Ama ülkücü olmayı sadece bir bardak çay içmek sananların şimdi ise başkalarının koltuk altında gezen varlıklar oldukları görülüyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’ye baş kaldırıp başka bir siyasi organizasyon içerisine girenlere “Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz” diyerek Merhum Alparslan Türkeş gereken mesajı aslında yıllar önce vermişti.
İnanmayanlar ve Ülkücü hareketin verdiği nimetleri algılayamayanlar ceplerin doldurabilmenin ya da koltuk kapma yarışı içerisinde olarak algılayanların bu konuda da başarılı olamadığı dikkat çekiyor.
Türk milliyetçilerini birbirine düşürüp ayrışanlar, Ülkücü şehitler Mustafa Pehlivanoğlu’nu, Ali Bülent Orkan’ı, Mustafa Antep’i, Dişçi Ali’yi, İmdat Sarıca’yı, Fahriye Altınok ve kızı Nilgün’ü kurdukları kaç eğilimli olduğu bilinmeyen siyasi organizasyonun neresine koyacaklar…
1980 darbesi sonrası büyük davada Türk Dünyasının Başbuğu Alparslan Türkeş, "'Ne yaptımsa bilerek isteyerek yaptım, Türkiye ve Türk milleti için yaptım. Milliyetçiliği suç olarak kabul ediyorsanız, ölünceye kadar bu suçun faili olacağım. Mevzu vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün..." sözü damga vurmuştu.
Ülkücü hareketin Taş Medreselileri, Yusufelililer ve ak saçlıları bir başka siyasi organizasyonun içerisinde kukla olmayı mı tercih edecekler yoksa titreyip kendilerine mi gelecek…?