Ülke olarak sıkıntıya düştüğümüzde Türk milleti olarak “Allah bize bir daha İstiklal Marşı yazdırmayı nasip etmesin” der ve ülke olarak nasıl bir sıkıntı çektiğimizi dile getiririz.
12 Mart 1921 yılında İstiklal Marşı TBMM’de o destanı yazanların alkışlarıyla büyük bir coşku içerisinde kabul edilmişti.
İstiklal Marşı’nın her satırında kendi kahramanlıklarını gören o dönemin şahitleri Mehmet Akif Ersoy’un bu eserini kabul etmiş ve bugüne kadar Türk milletin destanı dilden dile avazı çıktığınca haykırılmıştır.
Bugün İstiklal Marşı’ndan rahatsız olanlar dünde rahatsız olmuşlardır.
Türk’ün al bayrağını değiştirmeye çalışanlar Türk’ün kahramanlığını anlatan bu eseri cumhuriyetin ilk dönemlerinde de değiştirmeye çalışmıştır.
Yani bugün bir araya gelen şer cephesinin o dönemlerde ki kökleri de bugünden farklı değildi.
Mesela bugün ezandan, saladan rahatsız olanların kökleri, dünde İstiklal Marşı’nın kabulünden sonra yükses sesle okunmaya başlayınca dini ritüeller içerdiği gerekçesiyle İstiklal Marşı’nı değiştirme kararı aldılar.
O büyük şair İstiklal Marşı’nın yazarı 27 Aralık 1936’da rahmetli olduktan sonra Büyük Türk Milletinin kahramanlığını anlatan eserin değiştirilmesi konusunda adımlar atılmaya başlandı.
Bugüne kadar zaten her yerde yüksek sesle
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal!
Yukarıdaki bu iki kıta okundu. Diğer kıtalar belki de o yıllarda iddia edildiği gibi dini ritüeller içerdiği için okutulmadı.
1938 yılında İstiklal Marşı’nın değiştirilmesi kararını alanlar büyük üstat Necip Fazıl Kısakürek’in de kapısını çalıyorlar. Büyük üstada yeni bir İstiklal Marşı yazması ve yarışmaya katılmasını istiyorlar.
Ulus Gazetesi aracılığıyla açılan yarışmaya katılacağını söyleyen büyük üstat Kısakürek, şart olarak bu yarışmaya başka kimsenin katılmamasını ve rahmetli olan Mehmet Akif Ersoy’dan helallik alarak hiçbir isim kullanılmadan eserini yazacağını söylüyor.
Tabi o dönemlerde İstiklal Marşı’nın kaç kıtası okunuyordu bilmiyorum ama dini ritüeller taşıdığı için rahatsız olanlar bir an önce İstiklal Marşı’nın değiştirilmesi için Necip Fazıl Kısakürek’in eserini bitirip sunmasını beklediler.
Necip Fazıl Kısakürek 1938 yılında eserinde bitirip ve değişim isteyenlere sunmuştur.
"Allahın seçtiği kurtulmuş millet!/ Güneşten başını göklere yükselt!/ Avlanır, kim sana atarsa kement,/ Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet./ Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!/ Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun./ Nur yolu izinden git, KILAVUZ'un!/ Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!/ Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!/ Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun./
Aynası ufkumun, ateşten bayrak!/ Babamın külleri, sen, kara toprak!/ Şahit ol, eykılıç, kalem ve orak!/ Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!/ Aynası ufkumun, ateşten bayrak! Babamın külleri, sen, kara toprak"
Yukarıda yazılan eser büyük ilgi görmüş ve İstiklal Marşı’nın yerine kullanılmak istemiştir. Tabi bu marşın değişmesi için Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’ün izni gerekiyordu. Atatürk o dönemlerde ağır hasta olduğu için bu eseri bir türlü sunma imkanları bulunmamıştır.
Atatürk de rahmetli olunca bu eser onaylanamayıp rafa kalkmıştır. (Zaten iyileşse ve bu eseri görseydi sonuç ne olurdu tahmin edebiliyoruz) Büyük üstat Kısakürek de bu eserini “Büyük Doğu Marşı” olarak değiştirmiş ve bugünümüze kadar gelmiştir.
Evet dün paranın üzerindeki resimleri, pulun üzerindeki resimleri ve Atatürk’ün resimlerini indirenlerin uzantıları da ne yazık ki bugün ezanları ıslıklayıp, dış ülkelerin kucaklarından indirilmeyerek gezen teröristleri kollarına takanları tarih dün unutmadıysa bugünde yarında unutmayacaktır.
Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın diyor ve İstiklal Marşı’nın kabulü yıldönümünü gururla kutluyoruz…