MHP’de siyaset yapmış ve daha sonra yollarını ayırmış olanlarda Ülkücü olma değil ülkücü kalabilme sorunu var…
29 Ocak 1993 yılında MHP’den ayrılan Ülkücüler BBP adında bir parti kurarak yollarını ayırdılar.
MHP’nin lideri Başbuğa baş kıldıranlar BBP’de siyaset yapmak için yeni parti kurup teşkilatlandılar.
Hiç birinin ağzından ne MHP’ye ne de bu partinin kurucusu Başbuğ Alparslan Türkeş’e karşı söylenmiş bir tek hakaret içerikli söz yoktu.
Ayrıca bu parti BBP’yi kurduklarında Alperen Ocaklarını kurarak Ülkücü davaya olan bağlılıklarını göstererek Ülkücü gençler yetiştirdiler.
Türk siyasi hayatlarında hiçbir şer ittifakı ile bir araya gelmeyen bu partinin temsilcilerinin tek derdi Türk-İslam davası oldu.
Ne İslam’ı ne de Türkçülüğü inkar ederek ne saflarına ne de içlerine fitneyi sokmadan Ülkücü duruş sergileyerek her zaman devletinden yana oldu.
MHP Genel Başkanı ve Türk Dünyası’nın Başbuğu Alparslan Türkeş rahmetli olduktan sonra liderlik yarışına giren Tuğrul Türkeş, seçimleri kaybettikten sonra ATP’yi kurarak yollarını ayırdı.
Bu ayrılma MHP’ye tabiri caizse “Yel kayadan ancak toz alır” şeklinde oldu.
Her şeye rağmen Tuğrul Türkeş, MHP çizgisinde bir parti kurmuş ve Ata Ocakları diye gençlik yapılaşmasına gitmiş ülkücü gençlerle siyasi bir çizgi oluşturmuştu.
Daha sonra bu kopuştan umduğunu bulamayan Tuğrul Türkeş, farklı siyasi sağ partilere gitmiş ve tekrar yuvası MHP’ye dönmüştü.
MHP’den kopup kurulan o iki ayrı partinin ruhunda her zaman Dursun Önkuzu’lar, Mustafa Pehlivanoğulları, Ahmet Kerse’ler, Ali Bülent Orkanlar ve Sultan Alparslanlar vardı.
Şimdi ise MHP’den kopup gittiğini iddia edenlerin dört eğilimli bir çatıda buluşarak yaptıkları siyasette şahsi olarak Ülkücü olduklarını iddia etmeleri dikkat çekiyor.
Kurulduğu günden itibaren tek hedefleri Türk Milliyetçilerinin otağı MHP’yi dağıtmak olan İP’in içinde yer alan göçmenlerin kendilerini Ülkücü olarak lanse etmeleri.
Ülkücü olarak gidenlerin İP’te Ülkücü olarak kalabilmeleri önemli.
MHP’de siyaset yaptıkları dönemde göğüslerine takılan Ülkücü madalyası İP’e gittiklerinde nallı siyasetçilerin çiftesi, sosyalistlerin okları ile söküldüğü görülüyor.
Meydanlarda Ülkücü olduklarını haykıramayanlar, doğuda başka batıda başka konuşarak siyaset yapanların hatta Antalya gibi bir yerde ittifak çatısı altında Apo’ya özgürlük diye bağıranları siyasi yol arkadaşı seçti.
Apo’ya özgürlük diye meydanlarda bağıranları meclis üyesi seçebilmek için ter dökenlerin kendi içlerinde “Ben Ülkücüyüm” dese de meydanlarda “Ben kimim” bunalımına girerek bir kimlik travması geçiriyor.
Evet Ülkücü olabilirsin ama ülkücü kalamazsın.
Haklı davanda kutsal davanda dün düşmanın olarak karşında yer alanlarla “Ben Ülkücüyüm” diyerek yol alamazsın.
Daha dün Fırat Çakıroğlu, Cengiz Akyıldız ve Mehmet Acar’ı şehit edenlerle ter döküp siyaset yaparların “Dün Ülkücüydüm, bugünde Ülkücüyüm” deme hakkı zaten yok hükmünde…
Önemli olan Ülkücü olmak değil Ülkücü kalabilmek…
Fatih GÜRBÜZ