Teknoloji çağında yaşıyoruz. İnternet ile bilgiye ulaşmak oldukça kolay. Ulaşılan bilgilerin ne kadar sağlıklı olduğu ise, bir o kadar tartışmalı bir konu. Doğru bilgilerin en iyi adresi, hiç şüphesiz fikir işçileri tarafından samimiyetle kaleme alınan kitaplardır.
Kitaplar olmasaydı, birçok şey eksik kalacaktı. Kitapların gölgesinde düşünmek ve yaşamak insanı daha doğru, daha ahlâklı yaşamasını sağlar. Bu kısa girişten sonra, üzerinde duracağımız eser olan, “İslâm Milleti Olmak” isimli kitabın tanıtımına geçebiliriz.
KAYNAKLARI IŞIĞINDA İSLÂM MİLLETİ’NE GİDEN YOL
Yaklaşık 16 yıl önce yazar Kul Sadi Yüksel tarafından kaleme alınan, “İslâm Milleti Olmak” isimli eser halen güncelliğini korumaktadır. Kitap, kendi alanında çok önemli bir yere sahiptir. Bunun en önemli nedeni, eserin güncel ve sıcak olan bir konuyu kaynaklar ışığında aydınlatması ve çözüm yolları üretmesidir.
MİLLİYETÇİLİK HASTALIĞI
Batılıların eliyle ırkçılık, milliyetçilik, kavmiyetçilik, İslâm dünyasında bir virüs gibi yayıldı. Bütün kavramların içi boşaltıldığı gibi, Millet kavramının içi de bir şekilde boşaltıldı. İslâm Milleti bilincinden uzaklaşan Müslümanlar, kavmiyetçilik ve ulusçuluk hastalığına tutuldular.
Bu hastalıktan hareketle yazar Kul Sadi Yüksel, böyle bir eseri niçin kaleme aldığını şu cümlelerle izah etmektedir:
“Bu eserimizde, İslâm Milleti’nin birlik ve beraberliğini izah ederken, onu bölüp parçalamaya yönelen ırkçı-milliyetçi hareketlerin zararlarını anlatmaya çalıştık. Yüz yıl önce dünya iktidarını elinde tutan ve en güçlü devlet olan İslâm Milleti, müslüman olan kavimlerin, ırkçı milliyetçi davalara kalkışıp birbirine düşürülmesiyle dağılmış, devlet yıkılmış ve toprakları işgal edilmiştir.”
İSLÂM MİLLETİ’NİN YÖNÜNÜ BULMAK
Milli Gazete yazarı Ali Haydar Haksal, Milli Gazete’de 2016 yılında İslâm Milleti ile ilgili bir yazı kaleme almış ve yazısında, yazar Kul Sadi Yüksel’in tezini doğrular nitelikte bir cümle kurmuştu. O cümleyi sizinle paylaşmakta fayda görüyorum:
“Kavramlarımızı yitirdiğimizden beri yönümüzü de yitirdik. Şaşkın bir durumdayız. Biz kimiz, neyiz, konumumuz nedir? bunların farkında değiliz. Kendimize ait anlamlar dünyasından koptuk. Bu, bizim yitimimiz oldu. Yönsüz kaldık.” (Milli Gazete, 07 Eylül 2016) ( Devamı yarın…)