Bu dünyayı evreni anlayamıyorum ne kadar okursam okuyum ne kadar yazarsam yazıyım hala anlam veremiyorum. Duyguları kestiremiyorum ne yapmam lazım nasıl anlamalıyım bilmiyorum. Kocaman bir bilinmezliğin içinde sürünüyorum.
Hani en zevk aldığımız yapmaktan hoşlandığımız şeyleri kenara atarız ya kendimize aynada baktığımızda günler sonra tanıyamadığımız beden yüzle karşılaşırız sevdiklerimizi kenara fırlatmış görmek istemediğimiz nesneler haline gelmiştir umudumuz bedenimizi terk etmiş neyimizin olduğunu anlayamayız.
Konuşmadan öylece boşluğa bakarken buluruz kendimizi, yalnızlık bedenimiz olmuş öylece otururuz boşluğun içinde ne yapılır nasıl davranılır unutmuş olsak da hayata dair olan zorunluğumuz devam eder. Bir yere giderken kopmuş bir tüy gibi oradan oraya savruluruz nerede durmamız gerektiğini unutmuş hayatın koşturmasında yok olmaya mahkûm hale gelmişizdir.
Nasıl tutunulur, nasıl yaşanır bilemez haldeyizdir. Bazen bulunduğumuz durumları dinlediğimiz şarkı sözleri şiir dizeleri anlatır. Orhan veli kanığın dedi gibi “gönül yarası desem değil, ekmek parası desem değil bir dert ki dayanılır şey değil”
Bazen bu dizeyi okumak dahi beni o boşluktan yok olmuşluktan çıkaramıyor. O kadar sürüklenmiş, hapis olmuş, o kadar yalnız hissediyorum. Ama bir o kadar yorgun, halsiz hissediyorum ki koskoca dünya bir yana ben bir yana.
O kadar büyük yükler taşıyorum ki bazen pes etmek istiyorum diyorum ki; ‘yeter bu kadar elimden bu geldi dünya, duy ben bittim al benden ne alırsan elimden gelen bu ne yapmalıyım bilemedim bay bay ben uzay boşluğuna ‘diyesim geliyor ama o an beni hayata bağlayan tek şey sevdiğimin bir tebessümü.
Diyorum daha hayır daha çok iş var daha insanlara umut dağıtmalısın yaşamalısın var olmalısın bu kadar mı hayattaki işin bu kadar mısın? Bu musun? Hadi kalk çok iş var güçlü ol demiyorum ne diyorum biliyor musunuz?
Güçlü olurken sakın ama sakın duygularından vazgeçme onlar yönlendirsin seni cesaretli ol yapmak istiyorsan kimseden, hiç bir şey den korkma yap yap ki herkes umut dolsun gurur duy kendinle eğer işin sonu iyi olmasa bile de ki yapmaya cesaret ettim, işte işin en büyünü yaptım en zor şey cesaret etmektir ve cesaretle adım atmaktır gerisinde ne var ki herkes yapar çalışmak ,üretmek herkes yapıyor ki sizi onlardan ayıran bu hayatta cesaret etmeniz işte ben dünyayı böyle tanımlayınca anlıyorum galiba hepimizin yapmak için biraz cesarete ve adım atmaya ihtiyacı var.
Korkmayın dünyayı anlamak için bunu yapmanız şart hadi şimdi hayat boyu ne yapmaktan korkuyorsanız cesaret edin ve deyin ki bu benim için değil dünya için bir adım ve cesaret ben farklıyım, yaparım çünkü cesaretliyim.
Ah, ay- ve yıldız!
Ne kadar uzaktasınız-
Ve hiç kimse sizden daha uzak değil-
Sizce durur muydum?
Bir gök kubbe için-
Ya da bir arşın için vesair?
Bir şapka ödünç alabilirdim
Tarla kuşundan-
Ve güneşten çizmesini dağ keçisinin-
Ve üzengisini ceylanın-
Ve seninle olmak-bu gece!
Ama ,ay ve yıldız,
Çok uzakta olsanız da
Biri daha var-bana sizden daha uzak olan-
O – gök kubbeden fazlası
Öyle ki asla gidemiyorum!
EMILY DICKINSON -BİR BAŞKA GÖKYÜZÜ KİTABI