Bir gün Efendimiz (s.a.s), Mescid-i Nebevi’nin minberinde hutbe irad ediyordu. Ashâb, pür dikkat onun ağzından dökülen altın misali sözleri dinliyordu. Bu esnada Mescid’e iki küçük çocuk girdi ve sendeleyerek minbere doğru ilerledi. Bu iki minik yavru, Rahmet Elçisi’nin güzide torunları Hasan ve Hüseyin Efendilerimizdi. Peygamberimizin, torunlarına olan sevgi, şefkat, merhamet ve muhabbeti öylesine fazlaydı ki, onları görmezden gelemedi. Ashâbın bakışları arasında minberinden indi. İleride cennet gençlerinin efendileri olacaklarını müjdelediği iki torununu kucakladı. Ardından hutbesini tamamlamak üzere onlarla birlikte minbere çıktı ve sözlerine şöyle devam etti: “Allah, ‘Mallarınız ve çocuklarınız imtihan vesilesidir.’ buyururken ne kadar doğru söylemiş! Şu iki yavrunun düşe kalka yürüyüşünü görünce dayanamadım ve sözümü keserek onları kucağıma aldım.”
Çocuklara olan şefkat ve sevgisini bu örnekte olduğu gibi her zaman açıkça göstermişti Efendimiz (s.a.s). Allah Resûlü, çocuklarla huzur bulmuş, onları da mutlu etmişti. Onlara sevgisini dile getirirken bizlere de önemli mesajlar vermişti. Yavrularımıza olan ilgimizin, hayatın en ciddi sınanma noktalarından biri olduğuna dikkatlerimizi çekmişti. Bu konuda kullarını uyaran Rabbimizin âyetlerinden birini örnek olarak okurken sanki bizlere şöyle seslenmişti: “Çocuklarınızı sevin ama bu sevgiye asla yenik düşmeyin! Yavrularınızdan ilgiyi kesmeyin, onlara karşı sorumluluklarınızı yerine getirin! Kendilerini dinine, milletine ve insanlığa faydalı, hayırlı kimseler olarak yetiştirin! Aksi takdirde imtihanı kaybedenlerden olursunuz!”
Kur’an’ın ifadesiyle gözlerimizin nuru, kalplerimizin süruru olan çocuklarımız, Yüce Rabbimizin bizler için bir lütfudur. Bütün nimetler gibi, onlar da Allah’ın bizlere birer emanetidir. Her şeyden önce bu emaneti sevgiyle filizlendirmemiz, şefkat ve merhametle büyütmemiz gerekir. Zira Efendimizin çocuklara yaklaşımı böyledir. O, kimi zaman çocukları içtenlikle kucaklamış ve öpmüş, kimi zaman da çocukların başlarını şefkatli elleriyle okşamıştır. Çocuklarına şefkat gösterenleri överken, onlardan sevgisini esirgeyenleri ise “Küçüğümüze merhamet etmeyen bizden değildir.” sözüyle ikaz etmiştir.
Çocuklarımızı sevgi ve şefkatle büyütmek, onların iyi bir eğitim almasını temin etmek ve onları yarınlara hazırlamak, anne-babalar olarak elbette görevimizdir. Bununla birlikte, gözbebeğimiz yavrularımıza bırakacağımız en değerli miras, onların yüce dinimiz İslam’ı doğru bir şekilde öğrenmelerini ve iyi birer Müslüman, iyi birer insan olarak yetişmelerini sağlamaktır. Onlara Rabbimizi, Peygamberimizi, Kitabımızı tanıtmaktır. Bilhassa içinde bulunduğumuz rahmet, mağfiret ve bereket ayı Ramazan, bunun için güzel bir fırsattır. Ramazan, çocukları camiye, cemaate, ibadete alıştırır. Bu kutlu ayda huşu ile kılınan namazlar, teravihler, yapılan zikirler, hep birlikte getirilen tekbirler, salavâtlar ve âminler, çocukların gönül dünyalarında silinmez hatıralar bırakır.
Çocuklarımız, camilerimizin neşesidir, zinetidir. Bırakalım, camilerde koşsunlar, camilere gönül huzuruyla gelsinler. Onları hoş görelim, zihin ve gönül dünyalarında güzel hatıralar bırakalım. Bizler, Mescidinde çocuklara karşı şefkati, merhameti bizlere öğreten, sırtındaki çocuk yere düşmesin diye secdesini uzatan bir Peygamberin ümmetiyiz. Unutmayalım ki, çocuklarımızın camiyle, mihrapla, minberle, kürsüyle buluşması, namazlarda safların arasında bulunması bile bizim için bir rahmettir.
Çocuklarımızın Kur’an ile, Peygamberimiz (s.a.s)’in örnek hayatı ile, cami, mihrap, minber ve ibadetlerle tanışıp buluşmaları için bu kutlu ayda çok güzel bir fırsat daha başladı. Yaz Kur’an Kurslarımız, 20 Haziran’da başladı ve 26 Ağustos’a kadar devam edecek. Gel bu yaz Kur’an’ı gönlüne yaz şiarıyla camilerimiz, göz aydınlığı çocuklarımızla bir kez daha şenlenecek. Çocuklarımızı bu manevi hazdan mahrum bırakmayalım.
OSMAN ARTAN