Rahmet, bereket ve mağfiret iklimi Ramazan ayının gölgesi bir kez daha üzerimize düştü. Şu günlerde hep birlikte bunun huzur ve mutluluğunu yaşamaktayız. Pazar günü kıldığımız ilk teravih namazının ardından Pazartesi günü tuttuğumuz ilk oruç ile bu mübarek aya girmiş olduk. Bizleri Ramazana, Ramazanı bizlere kavuşturan Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun.
İnsan, İslam nazarında sevgi ve hürmete layık mükerrem bir varlıktır. Bu hürmet ve saygıda şüphesiz ki kalbin, gönlün önemli bir yeri vardır. Peygamberimiz (s.a.s)’in “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve yapmış olduğunuz amellerinize bakar.” hadisi bu hususu vurgulamaktadır. Buradan hareketle inancımızda gönül, nazargâh-ı ilahî kabul edilmiştir. İmanımızın, ihlasımızın, niyetimizin, sevgimizin, hâsılı insanı güzelleştiren hasletlerin karargâhıdır kalp. Rabbimiz, kalb-i selime bakar. Bu itibarla, gönül yapmak, inancımızın ve insanlığımızın bir gereğidir. Gönül incitmek ise inancımızda hiçbir şekilde tasvip edilmeyen ve mümine yakışmayan yanlış bir davranıştır.
Gönül yapmanın, gönüller fethetmenin sayısız yolları vardır. Gönüller, her şeyden önce sevgi, saygı ve muhabbetle fethedilir. Sevgiyi kullarının kalbine yerleştiren Allah, bütün sevgilerin de kaynağıdır. Gönüllerimizi birleştirmesi ve inananları kardeş kılması, Rabbimizin büyük bir nimetidir.Efendimizin ifadesiyle, gerçek anlamda mümin olabilmenin yolu birbirimizi sevmekten geçer.
Gönüller, merhametle kazanılır. Merhamet, varlığın ilahi mayasıdır. Rahman ve Rahim olan Rabbimizin rahmetinin yüreklerdeki yansımasıdır merhamet. Efendimizin anlatımıyla, “Müminler, birbirini sevmede, birbirine merhamet ve şefkatte, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da bu acıyı paylaşan bir beden gibidir.”
Gönüller, paylaşmakla inşa edilir. Paylaşmak, evvela gönlümüzü muhabbet ve samimiyetle birbirimize açmaktır. Düşmanlığı, kini, nefret ve intikamı, kalbimizden söküp atmaktır. Paylaşmak, dünyanın neresinde olursa olsun muhtaçlara, kimsesizlere, insanlığın insafına terkedilmişlere yardım eli uzatmaktır. Paylaşmak, duyduğumuz her yardım çığlığına nereden geldiğine, kimliğine, etnik yapısına, mensubiyetine bakmaksızın karşılık verebilmektir.
Ramazan ayı, bir mekteptir. Bu mektebin talebeleri bütün müminlerdir. Bizlere sabrı, şükrü, nimetlerin kıymetini, paylaşmayı, varlık ve yokluğun anlamını idrak etmeyi öğretir Ramazan. Bu mektep, bizlere aynı zamanda gönlün değerini, kendimize ve insanlara saygıyla muameleyi öğretir. Bize düşen, bu kutlu mektebin cennet esintilerini hücrelerimize kadar hissedebilmektir. Orucumuzu, sahurumuzu, iftarımızı, infakımızı, teravihimizi, gönüller inşa etmeye vesile kılabilmektir. Gönüllerimizi, aynı Allah’a, aynı Peygambere, aynı Kitaba iman şuuru ile kardeş kılabilmektir.
Ramazan mektebinde bize düşen, varlık sebebimiz olan, bizleri türlü meşakkatle hayata hazırlayan anne-babalarımızın gönüllerini hoş tutmak, onların rızasını kazanmaktır. Ramazan mektebinde bize düşen, ülkemize hicret etmek zorunda kalmış mülteci kardeşlerimize kucak açmaktır. Evinden, yurdundan çıkıp gelen Mekkeli Muhacirlerle evini, aşını, ekmeğini paylaşan Ensar’ın kardeşlik ahlakını kuşanmaktır. Bize düşen, açın halinden anlamak, yetimin başını okşamak, ağlayanın gözyaşını silmektir.
Hep birlikte büyüklerimizin, yetimlerimizin, mültecilerin, engelli kardeşlerimizin, kimsesizlerin tebessümü ile Ramazan mektebini dolu dolu yaşayalım. Onlara gönüllerimizi açıp ellerimizi uzatalım.
Birbirimizin hatalarını örtelim, kusurlarını affedelim. Hiçbir kalbi kırmayalım. Üzüp kırdıklarımızı vakit geçirmeden onarmaya bakalım.
Gelin, Rabbinden mahrum kalmış gönülleri Rabbimizle buluşturalım. Rabbimizin rızasının gönül yapmaktan geçtiğini unutmayalım.
Bu duygu ve düşüncelerle Ramazanın milletimize, ülkemize, âlem-i İslam’a huzur, barış, merhamet getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum