Beyazıt Bestami (Sultan-ul Arifin) bir gün nafile oruç tutar ve ikindiye doğru nefsinin artık orucu kabullendiğini ve artık tutmak istediğini anlayınca hemen ağzına bir kaç üzüm tanesi atar ve orucunu bozar ve kendi kendine:
-Ne sana ne de bana olsun derdi.
Nefsinin feryat edip;
-Beni niye zararlı çıkardın? Diye çıkıştığını hissedince
-Ne sen kazandın nede ben diyordu.
Anlaşılan tuttuğu oruca Allahtan başkasını ortak etmek istemiyordu. Saf halis sadece onun rızası için yapmak istiyordu.
Oruç; nefse, sahibinin Allah olduğunu hatırlatıp, eve, arabaya, takıma, partiye, eşe, çocuğa değil sadece ve sadece Âlemlerin Rabbine kulluk yapmayı öğretme yoludur
Terbiye edildikten sonra nefsin her nimetten istifade etmeye hakkı vardır. Terbiye edilmemiş bir nefis kudret sahibi olduğunda ya kendine ya başkalarına zulmedici olmuştur.
İşte oruç bize âcizliğimizi hatırlatır. Oruç tutmakla beraber nefsânî kudretimizin mecâli azalır.
O zaman esas bu nefsi harekete geçiren ruh ortaya çıkmaya başlar.
Bu ne kadar çok parıldarsa, oruç tuttuktan sonra da, o hâl devam eder.
O hâl ne kadar az görünürse, orucun bozulmasıyla da gider.
* * * * * * * * * * * * *
Budist bir bayan turist, 2003 yılı Ramazan ayında Türkiye'ye gelir. Birkaç günlük gezisi sırasında kimsenin gündüz bir şey yememesi dikkatini çeker. Bir gün bir lokantaya girer yemek ister, burada da bir ilginçlik vardır.
Yemeğin verildiği yer dışarıdan görünmüyordur. Bunun sebebini sorunca garson:
-Ramazan abla Ramazan, der.
Turist bayan bir şey anlamaz. Ertesi gün tanıştığı rehberini yemeğe çağırır o da "Ramazan" deyip geçiştirir.
Merak eder sorar, Nedir bu Ramazan? Rehberi bu ayın Müslümanlar için kutsal bir ay olduğunu, bu ayda Müslümanlar’ın gündüz bir şey yiyip içmediğini uzun uzadıya anlatır.
Neden aç kalıyorlar? Niçin nasıl gibi sorular ardı arkasına gelir ve bayan otele gider. Nasıl olurda sadece yaratıcı yemeyin diyor kimse yemiyor şeklinde düşüncelere dalar hem bu tanrı Buda’ya hiç benzemiyor.
İslamiyet’i araştırır ve şu kanaate varır:
Sadece yaratıcı emrediyor diye yeme içme gibi temel ihtiyaçlardan vazgeçiliyorsa bu fedakarlıklara katlanılıyorsa, bu din batıl olamaz diyerek iman ediyor ve Müslüman oluyor.
Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
Faruk ÇELİK