Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden geçiyorlardı. Hava oldukça sıcaktı.
Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların takatini kesmiş ve onları halsiz bırakmıştı. Buna rağmen, yollarına devam ediyorlardı.
Bu sırada karşılarında bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi:
"Ene rabbikümü'l a'lâ ahleltü yevmen mâ harremtü aleyküm" yani "Ben, sizin yüce Rabbinizim, oruçlu iken haram olan yeme-içmeyi bugün size helâl kıldım"
Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve yiyeceğe el attılar.
Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını uyardı:
-Sakın oruçlarınızı açmayın!
Sonra sesin geldiği tarafa dönüp:
- "Euzu billahi mine'ş-şeytani'r-racim. Euzu billahimine şerri zalike" kovulmuş şeytandan Allaha sığınırım.
ŞEYTANIN FOYASI MEYDANA ÇIKTI
Bu görünen şeyin zararından Allah’a sığınırım, der demez nur görünen şey bir anda kapkara kesildi! Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya yeltenmiş ama oyunu çabucak ortaya çıkmıştı.
Foyası meydana çıkan Şeytan o anda zâhir olmuş ve sormuş :
-Yâ Şeyh! Benim Şeytan olduğumu nereden bildin?
Hazret-i Şeyh, buyurmuşlar ki :
Rabbim, bana üç ilim ihsân buyurmuşdur. Bu ilimlere âgâh olup bunlarla âmil olanlar, neyin Rahmâni neyin de şeytânî olduğunu bilirler.
Bu üç ilimden birisi, "fıkıh ilmi"dir. Bir kimse oruçlu iken ölüm hâline gelmeden orucunu açamaz. Biz çok yorgunduk, bitkindik ama henüz ölüm derecesine gelmemiştik ki oruçlarımızı bozabilelim. Yani bu emir şerî'ate muhâlifdir, şerî'ate muhâlif emirleri de ancak şeytan verir.
Bu ilimlerden ikincisi, "kelâm ilmi"dir. Allah, mekândan münezzehdir ve onun hitâbı bir cihetden gelmez. Halbuki bu ses bizlere belli bir yönden geldi.
Üçüncüsü, "tasavvuf ilmi"dir. Eğer Allah insana tecellî ederse, insan fenâ bulur, bütün sıfatları o tecellînin te'sîriyle yok olur. Halbuki bizde hiç bir değişiklik olmadı, eskiden nasıl isek öylece kaldık.
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri "İşte senin Şeytan olduğunu bu ilimlerle bildim" deyince Şeytan hemen yeni bir hîleye başvurarak "Aman Efendim! Ne kadar âlimsiniz, ne kadar fâdılsınız, ne kadar kâmilsiniz" diyerek Hazret-i Şeyh'i medh etmeğe başlamış.
Bunun üzerine Hazret-i Şeyh "Sus! Seni hâin! Böyle söyleyerek beni ilmime mağrûr mu edeceksin! İlim fayda verseydi sana fayda verirdi. Defol!" demesiyle şeytan, hâib ü hâsir defolup gitmiş.
Efendi Hazretleri bu menkıbeyi naklettikden sonra buyuruyorlar ki :
Bu üç ilme vâkıf olanlar, şeytanın hîlesinden emîn olurlar. Şeytan, bu ilimlerden behredâr olmayanlarla, çocukların topla oynadıkları gibi oynar. Öyle ki onların îmânsız ölerek cehenneme gitmelerine ve ebediyyen orada kalmalarına bile sebeb olur.
CEHENNEM KORKUSU
Haccac ve adamları Mekke ile Medine arasında yolculuk yaparken bir suyun başında mola verdiler.
Sofra kurulunca; Haccac etrafa bakın fakir birisi varsa getirin beraber yiyelim dedi. Hizmetçiler yakınlarda üzerinde bir hırka olan birini gördüler.
Onu uyandırıp; Seni Haccac çağırıyor, dediler ve adamı Haccac'ın yanına götürdüler.
Haccac:
-Gel beraber yemek yiyelim, dedi.
Adam yemem diyerek Haccac'ın teklifini reddetti cevaba şaşıran Haccac sebebini sorunca:
-Beni senin sofrandan daha iyi bir yere çağırdılar.
-Nereye çağırdılar? Deyince adam:
-Allah'ın misafirliğine çağırdılar. Ben oruç tutuyorum deyince,
Haccac böyle sıcak günde oruç mu tutuyorsun? Deyince adam şöyle cevap verdi:
-Evet, bu sıcak günde oruç tutuyorum ki kıyamet gününün sıcaklığından kurtulayım, dedi.
Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007