Bizde biri fâsık olsa galiben ahlâksız ve vicdansız olur. Zira arzu-yu masiyet, vicdandaki imanın sadasını susturmakla inkişaf edebilir. Demek vicdanını ve maneviyatını sarsmadan, istihfaf etmeden tam ihtiyar ile şerri işlemez. Onun için İslâmiyet; fâsıkı hain bilir, şehadetini reddeder. Mürtedi zehir bilir, idam eder. Hıristiyan bir zimmîyi ve kâfir muahidi ibka eder. Hanefî Mezhebi zimmînin şehadetini kabul eder.
İcra-yı adâlet, din namına olmalı, tâ akıl ve kalb ve ruh müteessir olsunlar, imtisal etsinler. Yoksa yalnız vehim müteessir olur. Yalnız hükûmetin cezasından korkar -eğer tahakkuk etse-. Nâsın itabından çekinir -eğer tebeyyün etse-.
Bir câni yüzünden, çok masumları ihtiva eden bir gemi batırılmaz. Bir câni sıfat yüzünden, çok evsaf-ı masumeyi muhtevi bir mü'mine adavet edilmez.
Lasiyyema: Sebeb-i muhabbet olan iman ve tevhid, Cebel-i Uhud gibidir. Sebeb-i adavet olan şeyler, çakıl taşları gibidir. Çakıl taşlarını Cebel-i Uhud'dan daha ağır telakki etmek ne kadar akılsızlıksa; mü'minin mü'mine adaveti, o kadar kalbsizliktir. Mü'minlerde adavet, yalnız acımak manasında olabilir.
Elhasıl: İman muhabbeti, İslâmiyet uhuvveti istilzam eder.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Hem geçmiş, hem gelecek, hem maddî, hem manevî bayramlarınızı ve mübarek gecelerinizi bütün ruh u canımla tebrik ve ettiğiniz ibadet ve duaların makbuliyetini rahmet-i İlahiyeden bütün ruh u canımızla niyaz edip, isteyip, o mübarek dualara âmîn deriz.
Sâniyen: Hem çok defa manevî, hem çok cihetlerden ehemmiyetli iki suallerine mahrem cevab vermeye mecbur oldum.
Birinci Sualleri: Ne için eskide hürriyetin başında siyasetle hararetle meşgul oluyordun? Bu kırk seneye yakındır ki, bütün bütün terk ettin?
Elcevab: Siyaset-i beşeriyenin en esaslı bir kanun-u esasîsi olan: "Selâmet-i millet için ferdler feda edilir. Cemaatin selâmeti için eşhas kurban edilir. Vatan için herşey feda edilir." diye; bütün nev'-i beşerdeki şimdiye kadar dehşetli cinayetler bu kanunun sû'-i istimalinden neş'et ettiğini kat'iyen bildim. Bu kanun-u esasî-yi beşeriye, bir hadd-i muayyenesi olmadığı için çok sû'-i istimale yol açılmış. İki harb-i umumî, bu gaddar kanun-u esasînin sû'-i istimalinden çıkıp bin sene beşerin terakkiyatını zîr ü zeber ettiği gibi, on cani yüzünden doksan masumun mahvına fetva verdi. Bir menfaat-i umumî perdesi altında şahsî garazlar, bir cani yüzünden bir kasabayı harab etti. Risale-i Nur bu hakikatı bazı mecmua ve müdafaatında isbat ettiği için onlara havale ediyorum.
İşte beşeriyet siyasetlerinin bu gaddar kanun-u esasîsine karşı Arş-ı Azam'dan gelen Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'daki bu gelen kanun-u esasîyi buldum. Bu esası ders veriyor ki: "Bir adamın cinayetiyle başkalar mes'ul olmaz. Hem bir masum, rızası olmadan, bütün insana da feda edilmez. Kendi ihtiyarıyla, kendi rızasıyla kendini feda etse, o fedakârlık bir şehadettir ki, o başka mes'eledir." diye hakikî adalet-i beşeriyeyi tesis ediyor. Bunun tafsilâtını da Risale-i Nur'a havale ediyorum.