Bu sırdandır ki bizde sülûk tevazudan başlar, mahviyetten geçer, Fenafillah makamını görür. Gayr-ı mütenahî makamatta sülûke başlar. Ene ve nefs-i emmare kibriyle, gururuyla söner. Hakikî Hıristiyanlık değil, belki tahrif ve felsefe ile sarsılmış Hıristiyanda, ene levazımatıyla kuvvetleşir. Enesi kuvvetli, müteşahhıs, rütbeli, makam sahibi bir adam Hıristiyan olsa mütesallib olur. Fakat Müslüman olsa lâkayd olur.
Kuvveden fiile geçmek olan faaliyetteki şedid ve mütenevvi lezzet, tegayyür-ü âlemin mayesi ve kanun-u tekâmülün nüvesidir. Zindandan bostana çıkmak, daneden sünbüle geçmek ayn-ı lezzettir. Faaliyet istihaleyi tazammun etse, lezzet tezayüd ederek taşar. Vazifedeki külfeti taşıttıran o tattır. Zîşuura nisbeten gayetteki kemal, ne kadar cazibedarsa, "Lâmüdrike"ye nisbeten nefs-i faaliyet öyle de cazibedardır, sa'ye sevkeder. Bu sırdandır ki: Rahat zahmettir, zahmet rahattır.
(Haşiye): Nakşibendî rabıtası bu sırra bina edilmiştir.
Hırs ile aculiyet, sebeb-i haybettir. Zira müretteb basamaklar gibi fıtrattaki tertibe, teselsüle tatbik-i hareket etmediğinden harîs muvaffak olamaz. Olsa da tertib-i ca'lîsi bir basamak kadar seyr-i fıtrîden kısa olduğundan yeise düşüp gaflet bastıktan sonra kapı açılır.
Allah kalbin bâtınını iman ve marifet ve muhabbeti için yaratmıştır. Kalbin zâhirini, sair şeylere müheyya etmiştir. Cinayetkâr hırs kalbi deler, sanemleri içine idhal eder. Allah darılır, maksudunun aksiyle mücazat eder.
Hırs cihetiyle siyaset efkârını, İslâmiyet akaidinin yerlerine kadar îsal eden herifler şan ve şeref değil, belki şeyn ve şenaata mazhar oldular. Nefsanî aşklardaki felâketler, haybetler bu sırdandır. O çeşit âşıkların bütün divanları birer feryad-ı mâtemdir.
Gece kalben nevmi merak edersin, bâkiyesini de kaçırıp uyanık kalırsın.
İki dilenci: Biri musırr-ı muhteris, biri müstağni-i muhteriz... İkincisine vermeyi daha ziyade arzu etmekliğin, şu geniş kanunun bir nümunesidir.
En müthiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkiddir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikatı rendeçler. Eğer gurur istihdam etse tahrip eder, parçalar. O müdhişin en müdhişidir ki, akaid-i imaniyeye ve mesail-i diniyeye girse. Zira iman hem tasdik, hem iz'an, hem iltizam, hem teslim, hem manevî imtisaldir. Şu tenkid; imtisali, iltizamı, iz'anı kırar. Tasdikte de bîtaraf kalır. Şu zaman-ı tereddüd ve evhamda, iz'an ve iltizamı tenmiye ve takviye eden nuranî sıcak kalblerden çıkan müsbet efkârı ve müşevvik beyanatı, hüsn-ü zan ile temaşa etmek gerektir. "Bîtarafane muhakeme" dedikleri şey, muvakkat bir dinsizliktir. Yeniden mühtedi ve müşteri olan yapar.
وَالَّذِى عَلَّمَ الْقُرْآنَ الْمُعْجِزَ اِنَّ نَظَرَ الْبَشِيرِ النَّذِيرِ وَبَصِيرَتَهُ
مَسْلَكَهُ الْحَقَّ اَغْنَى وَاَنْزَهُ وَاَرْفَعُ مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ اَوْ يُغَالِطَ
يَلْتَبِسَ اَوْ تَشْتَبِهَ عَلَيْهِ الْحَقِيقَةُ بِالْخَيَالِ وَاِنَّ
عَلَى النَّاسِ النَّقَّادَةَ اَدَقُّ وَاَجَلَّ وَاَجْلَى وَاَنْفَذُ مِنْ اَنْ
Zira hakikat-bîn göz aldanmaz; hakperest kalb aldatmaz.