EMİRDAĞ ÇİÇEĞİ
Kur’an’da olan tekrarata gelen itirazlara karşı gayet kuvvetli bir cevaptır
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Gerçi bu Mesele, perişan vaziyetimden müşevveş ve letafetsiz olmuş. Fakat o müşevveş ibare altında çok kıymetli bir nevi i’câzı kat’î bildim. Maatteessüf ifadeye muktedir olamadım. Her ne kadar ibaresi sönük olsa da, Kur’ân’a ait olmak cihetiyle, hem ibadet-i tefekküriye, hem kudsî, yüksek, parlak bir cevherin sedefidir. Yırtık libasına değil, elindeki elmasa bakılsın. Eğer münasipse ’Onuncu Mesele’ yapınız. Değilse, sizin tebrik mektuplarınıza mukabil bir mektup kabul ediniz. Hem bunu gayet hasta ve perişan ve gıdasız, bir iki gün Ramazan’da mecburiyetle, gayet mücmel ve kısa ve bir cümlede pek çok hakikatleri ve müteaddit hüccetleri derc ederek yazdım. Kusura bakılmasın. HAŞİYE
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ramazan-ı Şerifte Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânı okurken, Risale-i Nur’a işaretleri Birinci Şuada beyan olunan otuz üç âyetten hangisi gelse bakıyorum ki, o âyetin sayfası ve yaprağı ve kıssası dahi Risale-i Nur’a ve şakirtlerine, kıssadan hisse almak noktasında bir derece bakıyor. Hususan Sûre-i Nur’dan âyâtü’n-nur, on parmakla Risale-i Nur’a baktığı gibi, arkasındaki âyât-ı zulümat dahi muarızlarına tam bakıyor ve ziyade hisse veriyor. Adeta o makam, cüz’iyetten çıkıp külliyet kesb eder. Ve bu asırda o külliyetin tam bir ferdi Risale-i Nur ve şakirtleridir diye hissettim.
Evet Kur'ân'ın hitabı, evvelâ Mütekellim-i Ezelî'nin rubûbiyet-i âm-mesinin geniş makamından.. hem nev-i beşer, belki kâinat nâmına muhatap olan Zât'ın geniş makamından.. hem umum nev-i beşer ve benî- âdemin bütün asırlarda irşadlarının gayet vüs'atli makamından.. hem dünya ve âhiretin, arz ve semâvâtın ve ezel ve ebedin ve Hâlık-ı kâinatın rubûbiyetine ve bütün mahlûkâtın tedbirine dair kavânîn-i ilâhiye- nin gayet yüksek, ihatalı beyanatının makamından aldığı vüs'at ve ulviyet ve ihata cihetiyle o hitap, öyle bir yüksek i'câzı ve şümûlü gösterir ki; ders-i Kur'ân'ın muhataplarından en kesretli tâife olan tabaka-yı avâ- mın basit fehimlerini okşayan zâhirî ve basit mertebesi dahi en ulvî tabakayı da tam hissedar eder.