“Ey bu Câmi-i Emevideki kardeşlerim ve kırk-elli sene sonra Âlemi İslam Mescid-i Kebirindeki dortyüz milyon ehli iman olan ihvanımız.” diye hayatı ictimaiye dersleri olan Hutbe-i Şamiye, Münazarat ve Divan-ı Harb-i Örfi gibi eserlerini , gelecek nesillerin nazar-ı dikkat ve irfanına arzetmektedir.
Hürriyetin başında Sultan Reşad’ın Rumeliye seyahatı münasebetiyle Şark vilayetleri namına refakat ettiği yolculuğunda, iki mektebli mütefennin arkadaşlarının sordukları:
“-Hamiyet-i diniye mi, yoksa hamiyet-i milliye mi daha kuvvetli, daha lâzım?”
Suallerine verdiği çok mühim ve acip cevabını ihtiva eden Hutbe-i Şamiye’nin Zeyli Risalesi’ni bu zamanın efkârına sunarken :
“Ey bu hamiyet-i diniye ve milliyeden hangisine daha ziyade ehemmiyet vermek lâzım geldiğini soran bu şimendifer denilen medrese-i seyyarede ders arkadaşlarım ve şimdi zamanın şimendiferinde istikbal tarafına bizimle beraber giden bütün mektebliler!.. Size de derim ki...”
Diye dersini ve hitabını daha da umumileştirmiştir. Ve inayet-i İlahiye ile bugün Risale-i Nur dersleri ve hakikatları bütün İslâm alemine, hatta topyekûn insanlık câmiasına bir ders-i ahlâk ve fazilet istikamet ve muvaffakiyet düsturlarını neşretmektedir. Bu da, Hz. Üstadın beyaniyle:
“Risale-i Nur’un, Kur’an-ı Hakim’in bu asrın fehmine ve anlayışına bir dersi olması mazhariyetidir.” Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ü senalar olsun ki, bu dersler tesirlerini göstermişler ve Nur Talebeleri çok ağır şartlar altında inayet ve kerem-i İlâhî ile üstadlarının emir ve tavsiyelerine riayetle tevfik-i İlâhînin tecellisine nâil olmuşlardır.
Hz. Üstadın zamanından beri Nur’un dersinde, hizmetinde ve neşrinde bulunan kardeşlerin bir kısmı Lillâhilhâmd hayattadırlar. Ve hizmet-i Kur’aniyyeye ve Nuriyeye devam etmektedirler. Hz. Üstadın buyurduğu gibi, “Benim bir fâni dilime bedel, Risale-i Nurun yüzbin nüshalarının bâki dilleri susmaz, konuşur. Ve hâlis talebeleri, binler kuvvetli lisanlarla o kudsî ve küllî vazife-i Nuriyeyi şimdiye kadar olduğu gibi kıyamete kadar devam ettirecekler. ”
“Lillahilhamd hizmet-i Kur’aniye ve İmaniye’de Cenab-ı Hak rahmetiyle öyle kardeşleri bana vermiş ki, vefatım ile, o hizmet bir merkezde yapıldığına bedel, çok merkezlerde yapılacak. Benim dilim ölüm ile susturulsa, pek çok kuvvetli diller benim dilime bedel konuşacaklar, o hizmeti idame ederler.
Hatta diyebilirim : “Nasıl ki, bir tane tohum toprak altına girip ölmesiyle bir sünbül hayatını netice verir, bir taneye bedel, yüz tane vazife başına geçer. Öyle de; mevtim, hayatımdan fazla o hizmete vâsıta olur ümidini besliyorum!.. ” demektedir.
Hz. Üstad, bu ümit ve ricasının bir mektubunda, “Hiçbir mahviyet ve tevazu niyetiyle olmayarak bütün kanaatimle ilân ediyorum ki; Benim hizmetim ve sergüzeşte-i hayatım, bir nevi çekirdek hükmüne geçmiş. İnayet-i İlâhiye ile bu zamanda ehemmiyetli bir hizmet-i imaniyeye mebde’ olmak için “Kur’an’dan gelen ve meyvedar bir şecere-i âliye olan Nur Risalelerini ihsan etmiş” diyerek kabul olunduğunu dile getirmiş, hayatının son senelerinde bizzat müşahede ederek tahdis-i nimet suretiyle ifade ve beyanda bulunmuştur.