Nur risaleleri, çok ağır şartlar ve dehşetli hadiseler içinde, Lillâhilhâmd asliyetini tam muhafaza içinde defalarca neşredilmiş, dahil ve haricte yayılmasıyla Nur-u İslâmiyetin Âlemde yeniden ihyasına Kur’an namına vasıta olmuştur. Hz. Üstadımızın bir talebesinin vaktiyle Fihriste Risalesine bazı kelimeler ilavesine karşı : “Titremeliydiniz... Ben dahi kalem karıştıramıyorum.” İhtar ve ikazına yakinen şahid olan telebeleri, hiç ihtimal var mıdır ki, böyle en küçük bir tağyir ve tebdile rıza göstersinler veya teşebbüs etsinler.
Çok cüz-i olan nüsha farkları :
Malum olduğu üzere: Risale-i Nurun ilk telifi, 1926-1934 seneleri arasındadır.
Sözler, Mektubat, 15. Lem’a dahil, Hz. Üstadın ikamete memur edildiği Barla nahiyesinde te’lif edilmiştir. 15. Lem’a Fihrist Risalesi olarak
Barla’da son te’lifidir.
Ondan sonra Isparta’da ikamet ettiği dokuz aylık zaman içinde 16-26. Lem’aya kadar te’lif etmiştir. (Bunların bir kısmı daha önce te’lif ettiği kısımlar olup isim olarak Lem’alara dahil olmuştur.)
Sonra Eskişehir Mahkemesine sevk edilmiş ve hapiste 27-28-29-30. Lem’aları ve 2. Şuâ olan tevhide dair risaleyi te’lif etmiştir. 27. Lem’a Eskişehir müdafaasıdır. 1936 da Eskişehir hapsini müteakip Kastamonu’ya sevk edilen Hz. Üstad, orada Onuncu Şuâ’ya kadar olan risaleleri te’lif etmiştir. 11. Şuâ olan Meyve Risalesi ise, Denizli Hapsinde te’lif edilmiş ve Denizli Hapsinin bir meyvesi addedilmiştir.
Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde yetmiş talebesiyle beraber beraet eden ve temyiz mahkemesince beraeti ve bütün Risalelerinin iadesi tasdik edilen Hz. Üstad, Denizli’den sonra Emirdağ’ına nefy edilmiştir. 1948 senesi başına kadar Emirdağ’ında ikamet etmiştir. Burada Meyve Risalesinin 10 ve 11. mes’elelerini te’lif etmiştir. 20 ay mahpus kaldığı Afyon cezaevinde ise 15. şuâ olan Elhüccetüzzehra Risalesini te’lif etmiştir.
12-13. Şuâlar Denizli Müdafaası ve mektubları ve 14. Şuâ da Afyon müdafaası ve mektubları olarak Hz. Üstadın emriyle Şuâlarda yerini almışlardır.
Teksir makinesiyle ilk önce 1947 de Zülfikar Mecmuası ve Asa-yı Musa mecmuası, Siracin-Nur, Tılsımlar ve Sikke-i Tasdik-i Gaybi, (hatt-ı Kur’an ile) neşredilmiştir. Bilahare küçük Isparta ünvanını alan İnebolu’da, Hatt-ı Kur’an’la Zülfikar ve Asa-yı Musa’yı neşretmiştir. İnebolu aynı zamanda yeni harfle Asa-yı Musa’yı da neşretmiştir. Emirdağı Lahikasında Hz. Üstad, bu hizmetlerden sitayişle bahsetmektedirler. Bütün bu zikrettiklerimiz, lahikalarda mevcuttur.
Risale-i Nur’un te’lifinden ta 1956’ ya kadar uzun bir devrede Hz. Üstad, tashihat hizmetiyle meşgul olmuştur. Barla’da te’lif edilen 29’ncu Mektubun başında Hz. Üstad, bu hizmet hakkında şöyle demektedir: “Kardeşim, bu sene Elhamdülillah Risaleleri yazanlar pek çoğalmış. İkinci tashih bana geliyor. Sabahtan akşama kadar sür’atli bir tarzda meşgul oluyorum. Çok mühim işlerim de geri kalıyor. Ve bu vazifeyi daha azim görüyorum. Hususan Şaban ve Ramazan da akıldan ziyade kalb hissedardır, ruh hareket eder. Şu mes’eleyi azimeyi başka vakte talik edip, ne vakit Cenab-ı Hakk’ın Rahmetinden kalbe sünuhat gelse, tedricen size yazılır.”
Risaleleri yazanlar, Hz. Üstada gönderirler. Hz. Üstad da mütemadiyen tashihat vazifelerinde iştigal ederler. Anadolu’ya yayılan el yazması risale ve mecmuaların çoğunda Hz. Üstadın mübarek hattı ile bu tashihler göze çarpar. Ve bugün böyle Hz. Üstadın kalemiyle tashih buyurdukları nüshalar ellerde mevcuddur...