İşte Hz. Üstad’ın hem ecnebi lisanına, hem de Arab lisanına hararetle arzu ettiği Nur Risalelerinin tercümesi hususunda ifadelerini gördünüz. Bu misallerden anlaşılacağı üzere, Üstad Hazretlerinin tercüme arzusu ve müsaadesi vardır. Bunu neshedecek herhangi bir ifadesi yoktur.
Netice-i kelâm : Tercüme ile sadeleştirme, ayrı ayrı şeylerdir. Tercümeye ait tavsiyeleri, sadeleştirmeye delil göstermek; nefsin arzusundan doğan peşin hükmünü meşru’ göstermek isteyenlerin işidir. Bir kısım insanlar, Hakka bağlılık zannıyla, bazı meselelerde nefsin ve enenin arzularına bağlı kalırlar ve böylece sadakatı kaybederler. Allah hepimizi sırat-ı müstakîmde sâbit kılsın, âmîn âmîn.
HÂTİME
Şu araştırmamızın neticesini güzel bir sonuca bağlamak üzere, Hz. Üstad’ın hayatta kalmış en yakın talebe ve hizmetkârlarından 1986 yılı Ramazan Bayramını tebrik münasebetiyle kaleme alıp neşrettikleri aynı mevzu ile alâkalı yazılarını broşürümüze “Hâtime” yapıyoruz.
Cenab-ı Hak bizleri, binbir fesat saçan şu asrın fitnelerinden muhafaza buyursun ve Risale-i Nur Talebelerinin hâlis, muhlis cemaatından ayırmasın, âmîn...
Aziz, Sıddık, Kardeşlerim!
Mübarek Ramazan-ı Şerifinizi bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak bu Ramazan-ı Şerifin Leyle-i Kadrini umumunuza bin aydan hayırlı eylesin, Âmin. Ve seksen sene bir ömr-ü makbul hükmünde hakkınızda kabul eylesin, âmin.
Sâniyen : Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür ve hamd ü senalar olsun ki, Kur’an-ı Hakîm’in bu asrın fehmine, anlayışına bir dersi olan Risâle-i Nur’un serbestiyeti, inkişafı, dahil ve hariçte intişarı ile, hem âlem-i İslâm’daki intibah, hem âlem-i insaniyette Din-i Hak lehindeki acip tezahürler; seksen sene evvel büyük Mütefekkir-i İslâm Hz. Bediüzzaman Said Nursî’nin Muhakemat gibi eserlerinde ve sonra Hutbe-i Şamiyesinde, kuvvetli isbat ve ilânatla haber verdiği Hakikat-ı Kur’aniye ve imaniyenin, zemin yüzündeki manevî hâkimiyetine ve İslâmiyet’in nev-i beşerin din-i fıtrîsi olacağına dair tebşiratlarının, biiznillâh tahakkukuna dair kanaat-ı tâmme vermektedir.
... Ders-i Nuriyedeki hizmet düsturları ve Hz. Üstadımızın vasiyet ve tavsiyelerini hatırlatma ve hizmete müteallik bazı harekât ve ef’allerine bir nebze bakabilmek maksadıyla, hem de bazıların, Nur neşriyatına ait yanlış isnadlarına da cevab olarak bu mektubu takdim ediyoruz.
Başta SÖZLER Mecmuası olarak külliyat, ilk defa Ankara’da tab’a başlandı. Rahmetli Atıf Ural, Tahsin Tola (Rhm.A.) Said Özdemir, Seyyid Salih Özcan ve Mustafa Türkmenoğlu gibi kardeşlerin bizatihi gayretleriyle ve genç üniversitelilerden bazı fedakâr talebelerin de yardımıyla Sözler, Mektubat, Lem’alar, İşarat-ül İ’câz, Sikke-i Tasdik-i Gaybi mecmuaları ve küçük risaleler tab edildi.
İstanbul’da da Mesnevi-i Nuriye, Şualar, Arabî Mesnevi-i Nuriye, Asâ yı Musa mecmuaları gibi eserler neşredildi.
Hz. Üstad 1952 Gençlik Rehberi mahkemesi dolayısıyla İstanbul’a teşrif ettiklerinde başta Ziya, Ahmed Aytimur, Abdülmuhsin olarak bazı fedakâr gençler, hizmet-i Nuriyeyi omuzladılar. Ankara’yı müteakip yine Hz. Üstadın izni ile İstanbul’da da Nurların neşrine matbu olarak başladılar. Gerek Ankara gerek İstanbul’da Nur Talebeleri hizmet-i Nuriyede muhtelif alâkaları ile sa’y ü gayrette bulundular. O zaman, Samsun’da ve Antalya’da da bazı küçük risaleler neşredilmişti.