B) Takdim yazısının ikinci maddesinde, kendilerine delil olarak(!) aldıkları; Bediüzzaman Hazretlerinin “Muhakemat” eserinin Beşinci Mukaddimesinde yer alan “mecaz ve teşbihler” meselesinin izahıdır.
Adı geçen izah ile, kendilerinin düşünceleri arasında yakından ve uzaktan hiçbir alâka yoktur. Çünkü Muhakemat eserinin o bölümündeki asıl mâna ve maksud hedef; mecaz ve teşbihlerin hakikatlara nasıl hizmet ettiklerini ve zamanın geçmesiyle câhillerin yanında nasıl mecrasından saptırılarak, mecaz iken hakikat olarak kabul edildikleri izah sadedinde fıtrî bir kanun olarak hikâyeler, hayaller, mânalar ve kelimeler, geçmiş ile gelecek arasında bazı yenilenme ve değişmelere uğradığını ve teradüf ve iştiraklere mâruz kaldığını meseleye bir misal olarak kaydeder. Bununla beraber mesele, bir selef ve halef ortasında kullanılan ayrı ayrı lügatlar, hikâye ve temsiller meselesidir. Yoksa hiçbir halef, selefin bir eserini bozmuş değildir ve bir tek örneği de yoktur. Sadeleştirme teşebbüsünün bir hâdisesi vâki’ olmamıştır.
Okuyucu, Muhakemat eserinin o bölümüne havale eder, muharrifin düştüğü tezada bir atf-ı nazar etmelerini dileriz.
C) Mezkûr muharref kitabın takdim yazısının üçüncü maddesinde ise : Risale-i Nurlarda Üstad Hazretlerinin “Nurlar sadeleştirilemez” diye bir kaydının olmadığından söz edilmiş!.. Başka bir lisana tercümeye dair yaptığı teşvikleri de, kendi yanlış iddiasına delil getirmeye çabalamış...
Üstad Hazretlerinin “sadeleştirme” tahrifine dair sözlerinin, yazılarının ve ona karşı takındığı tavırlarının nümunelerinden bazılarını yukarıda arza çalıştık. “Tercüme” ile “sadeleştirme tahrifi”ninbâriz farklarını da az aşağıda arz edeceğimizden bu maddeyi de bu kadar ile bırakıyoruz.
Ç) Takdim yazısının dördüncü maddesinde ise: “Barla Lâhikasında Hz. Üstad’ın şerh ve izah için talebelerine vermiş olduğu izinlere istinaden, bilâhare Tarihçe-i Hayatı hazırlayanlar, bu müsaadeye uyarak Üstad’ın meşrutiyet döneminde yazdığı makale ve nutuklarını sadeleştirdiklerini ve Hz. Üstad bu ameliyeye itiraz değil, bilâkis bunu yapanları tebrik ettiğini...” yazmış.
Bu maddedeki iddiada üç mesele vardır:
1- Hz. Üstad’ın mutlak olarak Nurları şerh ve izah etmeye dair verdiği izni...
2- 1950’de Tarihçe-i Hayatı hazırlayanlar, Hz. Üstad’ın eski makale ve nutuklarını sadeleştirdikleri...
3- Bu ameliyeyi yapanları, Hz. Üstad itiraz değil, tebrik ettiği...
İşte bu üç meselenin hakikatını izah edeceğiz:
Birinci Mesele : Şerh ve izah konusunda, Hz. Üstad’ın bir iki yerde – bundan önce de bahsettiğimiz gibi- şartlı izinleri vârid olmuştur. Fakat burada görüldüğü gibi, meselenin yalnız başı ve giriş kısmı alınmış, izahı ve neticesi terk edilerek maksadın tahrifine gidilmiştir. Söz konusu şerh ve izah izni, Barla Lâhikasında değil Kastamonu Lâhikasındadır ve şöyle demektedir:
“...Bundan sonra Risale-i Nur’un tekmil ve izahı ve hâşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi’ edilmiş, tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki; bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettim ise de çalıştırılmadım. Evet, Risale-i Nur size mükemmel bir me’haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin herbirisine, meselâ Kur’an kelâmullah olduğuna ve i’cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlarcem’edilse ve hâkezâ..mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir...