“Bedi-ül Beyan olan Risale-i Nur’un müellifi, Üstadımız Allâme-i Said-ün Nursî Hazretleri evvelâ mücahede-i nefsaniyeyi her şeye takdim ve sıfat-ı mezmûmeyi mahv, alâik-ı dünyeviyeden inkıta’, hakikat-ı himmetle Cenab-ı Hakk’a teveccüh ettiğinden kalb-i münevverinden hicab-ı zülumat, inâyet-i Hak’la inkişaf ve Rahmet-i İlâhiyye feyezan ve Nur-u Samedanî lemean edip
sırrına mazhariyetle sadr-ı şerifi münşerih olup, Rahmet-i Sübhaniyye ile sırr-ı melekût mir’at-ı kalbine münkeşif ve hakaik-ı imaniye ve Kur’aniye tele’lü’ ettiğinden.. şüphesiz Risale-i Nur, doğrudan doğruya ilham-ı İlahî ve ihsan-ı Rahmanî, ikram-ı Rabbanî, feyz-i Samedanî, intak-ı Sübhanî, hem i’caz-ı manevî-i Kur’anî, hem makbul-ü Şâh-ı Risalet (A.S.M.) , hem memduh-u Şâh-ı Velâyet (R.A.), hem mergûb-u Şâh-ı Geylanî (K.S.) , hem Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın semâ-i manevisinde parlayan hidayet ve tevfik güneşlerinin nurlarının in’ikâsı, hem sırr-ı veraset-i kâmile-i Nebeviyye (A.S.M) cihetiyle Resûl-i Ekrem’e (A.S.M) ihsan olunan cevâmi-ül kelim gibi, Üstadımıza dahi kalîl-ül lafz, kesîr-ül mâna kelimat-ı câmia ikram olunması..
Hem Üstadımız, Esmâ-ül Hüsnâ’dan ism-i Bedi’a mazhariyetinden, te’lifi olan Risale-i Nur, kelimat-ı bedîa ve tâbirat-ı garîbe ile müzeyyen olması.. hem tercüme olunacak kelimat-ı Arabiyyede Üstadımız yalnız lügatça sathî manaları düşünmeyip belki gayet geniş ve pek kudsî olan iman ve Kur’an hakikatlarını nazara alarak hârika deliller, zâhir bürhanlar, kat’î hüccetler isbat ve beyan ettiğinden o kelimat, ifade edip baktıkları küllî hakikatlardan, kudsî mânalardan birer ulviyyet, birer külliyet kesbetmesi..
Hem Üstadımız eskiden beri fesahat-ı âliye ve belâgat-ı fevkalâde sâhibi olduğundan, Risale-i Nur belâgat ve edebiyatça pek yüksek bir mevkide bulunması gösteriyor ki; o nurlu kelimatı tercüme etmek imkânsızdır. ”
Nur hizmetinin ön saflarında bulunmak şerefine nâil olmuş muhterem ağabeylerimizin, Risale-i Nur’dan ettikleri istifade ve istifazalarını ifade sadedinde yazdıkları fıkralarından tensib ettiği kısımlarını, Hz. Üstadımız neşredilen risale ve mecmualara takriz nev’inden dercettiriyordu. Meselemizle alâkadar olması bakımından, bu yazılardan bazı parçalar aşağıya alınmıştır:
“Risale-i Nur, câmi' hakikatlar ve veciz sözler hazinesidir. Bir cümlede bir sahifelik, bir risalede bir kitablık mana ifade eden ve câmiülkelâm hususiyetine mâlik olan bir şaheserdir. Bunun içindir ki; dersleri çok tesirlidir ve gayet nafizdir.”
“Devamlı okumaya her gün devam ediniz. Kendini tekrar tekrar, zevkle ve şevkle okutan bu şaheser külliyatını okudukça, anlayışınız ziyadeleşecektir. Anlamanın tek çaresi: Nurlarla başbaşa kalıp, zihnî cehd sarfederek, tekrar tekrar okumaktır
Evet, Risale-i Nurlar en hakiki, en câzibedar, en müessir ve en güzel bir Türkçe ile kaleme alınmış eserlerdir. Bugün mevcud şekliyle Nur Risalelerinden istifade edenlerin sayısı, milyonları aşmıştır. Hem Hz. Müellifi, herkesin her meseleyi her zaman anlamasına ihtiyaç olmadığı gibi daha iyi anlamak için dikkatli ve devamlı okumak gerektiği meâlinde Nur’un bir çok yerinde beyanlarda bulunmuştur.