---------o0o---------
Merhum Zübeyr Gündüzalp’in mektubundan :
“Kahraman Necip Fazıl Bey!
Nur talebelerine olan mektubunuzu okuyunca, lisan-ı halimde olan minnet ve şükranlarımı yazıyla da mücbir sebebler dolayısıyla izhar edemediğimden doğan üzüntüm fazlalaşmıştı. Fakat şu mâruzatımı takdim etmeye fırsat bulduğum zaman, teşekkür vazifemi yerine getirmekten hâsıl olan bir ferahlık gelmiştir.
Evet, büyük İslâm dâhisi Bediüzzaman Said Nursi hazretleri ve hârika eserlerinin ismini zikretmekten çekinildiği bir sırada, Risale-i Nur gibi bir feyiz denizi olan ve millet ve gençliğimizin manevî kurtarıcısı olduğu delillerle sâbit olan bir eser külliyatından neşriyat yapmanız teşekküre lâyıktır. Mecmuanızın şeref ve itibarını yükselten bir hizmettir.
Risale-i Nur’un bir cümlesinde bile değişiklik yapılmadan neşredilmesî lüzumunu size arzeden arkadaşlarımızın bu fikrine harfiyyen iştirakle beraber, biz de arzederiz ki: Risale-i Nur hârika, muazzam, muhteşem, veciz ve cem’iyetli bir eser külliyatı olması hasebiyle, tâdilat yaparak neşrine razı olmak mümkün değildir...
Risale-i Nur’un tenviriyle, Türk gençliğine nümune olan güzide gençlerin gerisinde olduğumu itiraf ederek, Nur Talebelerinin mevzubahis itirazlarının hikmet ve sebeblerini arzetmeye çalışacağım. Bu mühim mevzuyu hakkıyla ifadeden âcizim. Fakat sizin idrak ve intikalinize güvenerek cesaret ediyorum. Şöyle ki:
Risale-i Nur’un değişmiş şeklini görenlerin “Bu tarzda da neşredilebiliyor” zanniyle onların da böyle bir neşre kalkışmaları ve onların arasında neşir perdesi altında eserleri tahrife, sinsi bir şekilde çalışmalarına imkân göstermiş olmak tehlikesi vardır. Böyle olmasa bile, sizin gibi iki üç müellif o şekilde neşriyat yapsa, bir müddet sonra Risale-i Nur’un emsalsiz, şirin aslını herkesin iştiyakla okuyamıyacağı bir hal ortaya çıkacaktır.
Şu ince noktayı, yalnız siz gibi tasavvuf ehline arzedebiliriz ki; Risale-i Nur, Bediüzzaman Hazretlerinin irade ve ihtiyariyle te’lif edilen bir eser değildir. Zaman zaman şedid ihtiyaç sıralarında ihtar-ı Rabbanî ve ilham-ı İlahî ile yazdırılan, Kur’an-ı Hakim’in Yirminci Asırdaki bir mu’cize-i maneviyesidir. Bu hüccetli ve âşikâr hakikate nazaran; allâme-i cihan olan bir müellif dahi, Risale-i Nur’un bir cümlesinde bile değişiklik yapmaya asla cesaret edemez...