Büyük İkbâl'in heyecanlı şiirlerinden aldığım coşkun bir ilham neş'esiyle vaktiyle yazdığım "Mücâhid" unvanını taşıyan bir manzumede, aşağıdaki mısraları okuyanlardan, belki şâirâne bir mübalâğada bulunduğumu söyleyenler olmuştur. Lâkin şu mukaddimesini yazmakla şeref duyduğum şaheseri okuyanlar, vecd ile dolu bir hayranlıkla anlayacaklar ki Allah'ın ne kulları varmış! Eğer bir iman, kemâlini bulursa neler yapar ve ne harikalar doğururmuş!
Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse, İ nsan da o imandaki son sırra ererse,
En azgın ölümler ona zincir vuramazlar, Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar!
Rabbimden iner azmine kuvvet veren ilham, Peygamberi rüyada görür belki her akşam!
Hep nur onun iman dolu kalbindeki mihrap, Kandil olamaz ufkuna dünyadaki mehtap!
Kar-kış demez, irkilmez, üzülmez, acı duymaz; Mevsim, bütün ömrünce ılık gölgeli bir yaz.
Cennetteki âlemleri dünyada görür de, Mahvolsa eğilmez sıra dağlar gibi derde!
En sarp uçurumlar gelip etrafını sarsa, Ay batsa, güneş sönse, ufuklar da kararsa,
Gökler yıkılıp çökse, yolundan yine dönmez, Ruhundaki imanla yanan meş'ale sönmez!
Kalbinde yanardağ gibi, iman ne mukaddes! Vicdanına her an şunu haykırmada bir ses:
Ey yolcu, şafaklar sökecek, durma, ilerle, Zulmetlere kan ağlatacak meşalelerle!
Yıldızlara bas, çık yüce âlemlere, yüksel! İnsanlığı kurtarmaya cennetten inen el.
Sanki bu mısralar iman kahramanı, büyük mücâhid Bediüzzaman Hazretleri için yazılmış. Zira bu yüksek sıfatlar, hep onun sıfatlarıdır. Cenâb-ı Hak şu âyet-i kerîmede bakınız, mücâhidlere neler vaad ediyor:
Meâl-i şerifi: "Bizim uğrumuzda mücâhede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle -Allah'ı görür gibi ibadet eden mücâhidlerle- beraberdir."
Demek ki, iman ve Kur'ân uğrunda candan ve cihandan geçen mücâhid- lere büyük Allah, hakikat ve hidayet yollarını göstereceğini vaad buyuruyor. Hâşâ, Cenâb-ı Hak vaadinde hulf etmez! Yeter ki, bu azîm vaad-i ilâhîyi icap ettirecek şartlar tahakkuk etsin.