10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle Antalya Anadolu İmam Hatip Lisesi önünde basın açıklaması yapan İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Antalya Şubesi, Mısır cezaevlerinde ve Doğu Türkistan'da yaşananları protesto etti. Temel hakları güvence altına almak üzere İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilan edilişi üzerinden 71 yıl geçtiğini belirten İHH Antalya Şube Başkanı Mehmet Yıldırım, aradan geçen zamana rağmen ihlallerin önlenmesi konusunda insanlığın geçer not alamadığını belirtti. Batının yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve nefret suçları girdabına girdiğini ve sivillere yönelik her türlü ihlal “güvenlik” perdesi altında meşrulaştırıldığını belirten Yıldırım, "Bu ülkelerin başını yine Doğu Türkistan, Mısır, Suriye ve Filistin çekmiştir. 1949 yılından bu yana Çin işgali altındaki Doğu Türkistan, her yıl sistematik olarak insan haklarının ayaklar altına alındığı bir hapishaneye dönüştürülmektedir" dedi.
MISIR VE DOĞU TÜRKİSTAN
5 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleşen Urumçi katliamından bu yana her yıl daha da kötüleşen yaşam koşullarının, etnik ve dini bir soykırıma dönüştüğünü vurgulayan Yıldırım, "Ölüm, hapis, işkence ve zorla alıkoyma uygulamaları dünyadan gelen tüm tepkilere rağmen devam etmektedir. Bölgede halen 1 milyondan fazla Uygur “eğitim kampı” adı altında kurulan toplama kamplarında tutulmakta, burada insanların inançlarına aykırı dahi olsa zorla ideolojik eğitimler verilmekte ve potansiyel tehdit olarak görülenler cezalandırılmaktadır. Son birkaç yıldır yapılan bir uygulama ile Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyaretler, gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli zorunlu akraba olma uygulamaları insanları ürkütmektedir. Toplama kamplarına alınmış olan aile bireyleri yerine Çinli insanlar yerleştirilmesi, Uygur toplumunun değerlerini tehdit eden bir uygulamaya dönüşmüş durumdadır. Çok sayıda Uygur Aydını ve Kanaat Önderi haksız yere tutuklu bulunuyor. Bunların bir bölümü ya hapiste iken yada bırakıldıktan hemen sonra hayatını kaybetmiştir" ifadelerini kullandı.
3 BİNİ AŞKIN SİVİL
Çin’de yaşananların bir benzerinin ise Mısır'da yaşanmaya devam ettiğinin altını çizen Yıldırım, "Çin’deki zulmü aratmayan ihlallerin bir diğer adresi Mısır’daki Sisi diktatörlüğüdür. 2013 yılındaki darbenin ilk zamanlarındaki katliamlar zamanla azalsa da, siyasi muhaliflere yönelik kaçırma, gizli alıkonma, işkence ve infaz gibi en ağır insan hakları ihlalleri sistematik olarak devam etmektedir. Mısır rejimi cezaevlerinde çoğu İhvan üyesi siyasi gruplardan tutuklu insan sayısının 40 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Yüzlerce kişiye idam cezası verilmiş ve maalesef bu idamların bir kısmı ailelere bile haber vermeden infaz edilmiştir. Seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise 7 yıllık işkence ve kötü muameleye daha fazla dayanamayarak bu yıl Mahkemede duruşma esnasında hayatını kaybetmiştir" dedi. Suriye'de de aynı kasvetli havanın sürdüğünü sözlerine ekleyen Yıldırım, "Son bir yılda başta İdlip olmak üzere, değişik sivil yerleşim bölgelerine yönelik rejim saldırılarında en az 3 bini aşkın sivil hayatını kaybetmiştir. 2011'den beri çatışmalarda veya hapishanelerde bir şekilde öldürülen sivillerin sayısı yarım milyonu aşmıştır" şeklinde konuştu.
ADİL BİR KÜRESEL DÜZEN
Sivillere yönelik tehditler nedeniyle Suriye içinde 6 milyon sivilin yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldığını ve 5 milyona yakın kişinin ülke dışında mülteci konumuna düştüğünü söyleyen Yıldırım, "Halen 80 binden fazla insan kayıp olarak kayıtlara geçmiştir. Ülkede gizli ya da resmi onlarca hapishanede kaç kişinin tutulduğu tam olarak bilinmese de, tahminler 200 bine yakın olduğunu göstermektedir. Bu tutuklular içinde en az 7-10 bin arasında kadın olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası kuruluşlara göre Suriye’de şu ana kadar 10.000’e yakın kadın tecavüze uğramış ve bu tecavüzler sonucu da sayısı tahmin edilemeyen istenmeyen gebelik ve doğum vakası meydana gelmiştir. İşgal altındaki Filistin’de 2019 yılı, onlarca insanın hayatını kaybettiği Gazze saldırıları ve Kudüs’teki yıkımlarla dikkat çekerken, Yemen, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde 2019 yılı insan haklarının neredeyse rafa kaldırıldığı dönem oldu. İnsan Hakları Günü’nde dünyanın insan hakları karnesine bakıldığında özellikle Müslümanların yaşadığı bölgelerin insan eliyle üretilmiş felaketler azalmamış, aksine artmıştır. Bu gidişatı değiştirip karamsar tablodan kurtulmanın yolu, adil bir küresel düzen kurmaktan geçmektedir" dedi.
Ramazan BOZCA
MISIR VE DOĞU TÜRKİSTAN
5 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleşen Urumçi katliamından bu yana her yıl daha da kötüleşen yaşam koşullarının, etnik ve dini bir soykırıma dönüştüğünü vurgulayan Yıldırım, "Ölüm, hapis, işkence ve zorla alıkoyma uygulamaları dünyadan gelen tüm tepkilere rağmen devam etmektedir. Bölgede halen 1 milyondan fazla Uygur “eğitim kampı” adı altında kurulan toplama kamplarında tutulmakta, burada insanların inançlarına aykırı dahi olsa zorla ideolojik eğitimler verilmekte ve potansiyel tehdit olarak görülenler cezalandırılmaktadır. Son birkaç yıldır yapılan bir uygulama ile Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyaretler, gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli zorunlu akraba olma uygulamaları insanları ürkütmektedir. Toplama kamplarına alınmış olan aile bireyleri yerine Çinli insanlar yerleştirilmesi, Uygur toplumunun değerlerini tehdit eden bir uygulamaya dönüşmüş durumdadır. Çok sayıda Uygur Aydını ve Kanaat Önderi haksız yere tutuklu bulunuyor. Bunların bir bölümü ya hapiste iken yada bırakıldıktan hemen sonra hayatını kaybetmiştir" ifadelerini kullandı.
3 BİNİ AŞKIN SİVİL
Çin’de yaşananların bir benzerinin ise Mısır'da yaşanmaya devam ettiğinin altını çizen Yıldırım, "Çin’deki zulmü aratmayan ihlallerin bir diğer adresi Mısır’daki Sisi diktatörlüğüdür. 2013 yılındaki darbenin ilk zamanlarındaki katliamlar zamanla azalsa da, siyasi muhaliflere yönelik kaçırma, gizli alıkonma, işkence ve infaz gibi en ağır insan hakları ihlalleri sistematik olarak devam etmektedir. Mısır rejimi cezaevlerinde çoğu İhvan üyesi siyasi gruplardan tutuklu insan sayısının 40 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Yüzlerce kişiye idam cezası verilmiş ve maalesef bu idamların bir kısmı ailelere bile haber vermeden infaz edilmiştir. Seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise 7 yıllık işkence ve kötü muameleye daha fazla dayanamayarak bu yıl Mahkemede duruşma esnasında hayatını kaybetmiştir" dedi. Suriye'de de aynı kasvetli havanın sürdüğünü sözlerine ekleyen Yıldırım, "Son bir yılda başta İdlip olmak üzere, değişik sivil yerleşim bölgelerine yönelik rejim saldırılarında en az 3 bini aşkın sivil hayatını kaybetmiştir. 2011'den beri çatışmalarda veya hapishanelerde bir şekilde öldürülen sivillerin sayısı yarım milyonu aşmıştır" şeklinde konuştu.
ADİL BİR KÜRESEL DÜZEN
Sivillere yönelik tehditler nedeniyle Suriye içinde 6 milyon sivilin yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldığını ve 5 milyona yakın kişinin ülke dışında mülteci konumuna düştüğünü söyleyen Yıldırım, "Halen 80 binden fazla insan kayıp olarak kayıtlara geçmiştir. Ülkede gizli ya da resmi onlarca hapishanede kaç kişinin tutulduğu tam olarak bilinmese de, tahminler 200 bine yakın olduğunu göstermektedir. Bu tutuklular içinde en az 7-10 bin arasında kadın olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası kuruluşlara göre Suriye’de şu ana kadar 10.000’e yakın kadın tecavüze uğramış ve bu tecavüzler sonucu da sayısı tahmin edilemeyen istenmeyen gebelik ve doğum vakası meydana gelmiştir. İşgal altındaki Filistin’de 2019 yılı, onlarca insanın hayatını kaybettiği Gazze saldırıları ve Kudüs’teki yıkımlarla dikkat çekerken, Yemen, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde 2019 yılı insan haklarının neredeyse rafa kaldırıldığı dönem oldu. İnsan Hakları Günü’nde dünyanın insan hakları karnesine bakıldığında özellikle Müslümanların yaşadığı bölgelerin insan eliyle üretilmiş felaketler azalmamış, aksine artmıştır. Bu gidişatı değiştirip karamsar tablodan kurtulmanın yolu, adil bir küresel düzen kurmaktan geçmektedir" dedi.
Ramazan BOZCA