Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcısı ve eski İstanbul İl Müftüsü olan ve şimdilerde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Dekanlığı görevini yürüten Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Osmanlı Devleti’nin kuruluş mayasında en önemli unsurun tasavvuf olduğunu söyledi.
Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin şeyhi olan Şeyh Edebâli’nin evinde misafir kaldığı bir gece gördüğü meşhur rüyanın Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu müjdelediğini hatırlatarak sözlerine başlayan Yılmaz, bütün Osmanlı padişahlarının istisnasız tasavvufa bağlı, şeyhlere ve âlimlere hürmetkâr olduklarını, hattâ çoğu padişahın bir şeyhin dervişi ve bir kısmının da şeyh konumunda olduğunu örnekleriyle anlattı.Günümüzde de halkın dinî-manevî duygularını sömürerek ve kötüye kullanarak yanlışa yönlendirmeye çalışan yapılanmalara karşı uyanık olunması gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, bu tür kötü örneklere bakarak da bütün tasavvufu ve samimi mutasavvıfları reddetmenin son derece yanlış olduğunu vurguladı.Abdülhamid Han zamanında kurulan Meclis-i Meşayih kurumuna benzer bir devlet kurumunun günümüzde de kurulmak suretiyle tasavvufî hayata çeki düzen verilerek tasavvufun meşru zeminde yaşanır hale getirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, yakın zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu yönde yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler verdi.
OSMANLI’DA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ
Osmanlı coğrafyasında köylere varıncaya kadar kurulan tekkeler aracılığıyla halkın her kesiminden haberdar olunduğunu, halktan alınan şikayet ve taleplerin tekkelerden merkez asitanelere, oradan meşihat makamına, oradan da sadaret makamına ulaştırılarak devlet yetkililerinin haberdar olmalarının sağlandığını dile getiren Yılmaz, üretilen çözümlerin ve devlet politikalarının da aynı yolla tekke ve zaviyeler aracılığıyla en ücra yerlere kadar ulaştırıldığını ve böylece tasavvufun adeta devletin kılcal damarlarına kadar işlediğini kaydetti.
Haber merkezi
Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin şeyhi olan Şeyh Edebâli’nin evinde misafir kaldığı bir gece gördüğü meşhur rüyanın Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu müjdelediğini hatırlatarak sözlerine başlayan Yılmaz, bütün Osmanlı padişahlarının istisnasız tasavvufa bağlı, şeyhlere ve âlimlere hürmetkâr olduklarını, hattâ çoğu padişahın bir şeyhin dervişi ve bir kısmının da şeyh konumunda olduğunu örnekleriyle anlattı.Günümüzde de halkın dinî-manevî duygularını sömürerek ve kötüye kullanarak yanlışa yönlendirmeye çalışan yapılanmalara karşı uyanık olunması gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, bu tür kötü örneklere bakarak da bütün tasavvufu ve samimi mutasavvıfları reddetmenin son derece yanlış olduğunu vurguladı.Abdülhamid Han zamanında kurulan Meclis-i Meşayih kurumuna benzer bir devlet kurumunun günümüzde de kurulmak suretiyle tasavvufî hayata çeki düzen verilerek tasavvufun meşru zeminde yaşanır hale getirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, yakın zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu yönde yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler verdi.
OSMANLI’DA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ
Osmanlı coğrafyasında köylere varıncaya kadar kurulan tekkeler aracılığıyla halkın her kesiminden haberdar olunduğunu, halktan alınan şikayet ve taleplerin tekkelerden merkez asitanelere, oradan meşihat makamına, oradan da sadaret makamına ulaştırılarak devlet yetkililerinin haberdar olmalarının sağlandığını dile getiren Yılmaz, üretilen çözümlerin ve devlet politikalarının da aynı yolla tekke ve zaviyeler aracılığıyla en ücra yerlere kadar ulaştırıldığını ve böylece tasavvufun adeta devletin kılcal damarlarına kadar işlediğini kaydetti.
Haber merkezi