Bu noktada “İngiliz casusunun itirafları” adı altında tercüme edilen bir kitapta geçen bazı itiraflar hatıra geliyor. Oradan yapacağımız bazı iktibaslar sünneti muhafaza adı çıktığını söyleyen bir akımın Osmanlı'ya isyan bayrağı açmaya kadar işi götürmesini daha iyi anlamak mümkün olacaktır.
“Nazırlık da görevli sekreter şöyle dedi: Gelecek seferki vazifen ikidir. 1) Müslümanların zayıf noktaları ile onların vücutlarına girip mafsallarını ayırmamızı sağlayacak noktaları tespit etmektir. Zaten düşmanı yenmenin yolu budur.
2) Söz konusu noktaları tespit edip dediğimi yaptığın zaman (yani Müslümanların arasını açıp onlar birbirine düşünebildiğin zaman) en başarılı ajan olacak ve nazırlık madalyasını kazanmış olacaksın.” Çok şeyler var fakat can alıcı bir itirafı nazarlara vermekle yetineceğiz.
Kitabın 29. sayfasında itiraflar Şöyle devam ediyor. “Uzun tartışmalardan sonra onu (Muhammed Bin Abdullahvehhab’ı) ikna ettim. O an Necid’li Muhammed'in kadına ihtiyacı olduğunu biliyordum. Zira bekâr idi. Ona gel muta nikâhı ile birer kadın alalım, onlarla eğleniriz, dedim. Başını sallayarak kabul etti. Bu fırsatı büyük bir ganimet bildim ve ona eğlencelik bir kadın bulmaya söz verdim. Benim gayem onun insanlardan yana olan korkusunu kırmaktı. Fakat bu işin aramızda kalmasını, ismini dahi kadına söylemememi şart koştu. Alelacele oradan Müslüman gençler ifsat etmek için müstemlekeler nazırlığı tarafından gönderilen kadınların yanına gittim. Onlardan birine meseleyi anlattım. Kabul edince ona Safiye ismini verdim. Necid’li Muhammed'i onun evine götürdüm. Evde sadece Safiye vardı Necid’li Muhammed’le bir haftalık nikâh akdi yaptık. O da kadına mehir olarak biraz altın verdi. Bu suretle ben dışarıdan Safiye içeriden Necid’li Muhammed'i aldatmaya başladık.” (İngiliz casusunun itirafları, sayfa 29)
Açıklamaları yan yana getirilince Osmanlı'ya karşı başlatılan isyanın nerelere uzandığını ve dayandığını anlamak kolaylaşıyor.
Bununla beraber Vehhabiler İbn-i Teymiye’nin kabir ziyareti ile ilgili ve sair görüşlerini taassup derecesine bağlı olan gizli bir kuvvet halinde Arabistan işlerinde varlıklarını korumuşlardır. Fakat genel olarak Necid bölgesinden dışarı çıkamamışlardır.
Birinci Cihan Harbi'nde Arabistan, Osmanlı'nın elinden çıkınca Kral Abdülaziz Ali Saud, Mekke ve Medine'ye hâkim olarak Haşimi ailesini mağlup etmiş ve Hicaz dahil Arabistan Yarımadası'nın çoğunu ele geçirerek Suudi Arabistan Kralığını kurmuştur.
İbn-i Teymiye’nin akideye müteallik görüşlerine, türbe ziyareti vesair konulardaki yaklaşımlarına son derece bağlı olan bu devlet idarecileri kısmende olsa bugün ilk sertliklerine terk etmişlerdir. İhtimaldir ki bunun sebebi hac mevsimlerinde çeşitli İslam ülkelerinden Hicaz’a gelen Müslümanlarla temas etmeleri, Beytullah civarında bütün Müslümanlara emniyet ve huzur sağlamaları gerektiğini hissetmiş olmalarıdır. (Mezhepler Tarihi Tercümesi, Doç. Dr. A. Şener) (Devam edecek...)