Müslüman, her yaptığını bir bilgi, bilinç ve düşünce temeline dayandırarak yerine getirmek durumundadır. Çünkü böyle bir fırsat kendisine sunulmuştur. Böyle bir imkanla iç içe bulunmaktadır. Dolayısıyla müslümana yakışan ve yaraşan da budur. Çünkü akıl taşıyan insanoğluna fırsatları değerlendirmek yakışır. Sunulan fırsatları kaçırma ise akla ve bahsedilen insani cihazata ihanet sayılır. Fırsatları değerlendirmek de her şeyden önce konulara müteallik gerekli bilgileri elde etmekle olur.
Ehl-i imanın ve müslümanların dört gözle beklediği Ramazan'ı Şerif geldi, hoş geldi, sefalar getirdi. Bu mübarek ayı mümkün derece çok ve büyük kazançlarla değerlendirebilmek için bu aya müteallik bazı hakikatlerden haberdar olmak gerekiyor. Ramazan Risalesinden bazı bölümleri aktararak bu noktada ehl-i iman kardeşlerimize faydalı olmayı umuyoruz.
Yedinci Nükte: Ramazan'ın siyamı (orucu) ahiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen nev’i insanın (insanoğlunun) kazancına baktığı çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki; Ramazan'ı Şerif'te sevab-ı a’mal (amellerin sevabı) bire bindir. Nass’ı Hadis ile (sabittir ki) Kur'an'ı Hakim’in her bir harfinin on sevabı var. On hasene sayılır. On meyve-i cennet (cennet meyvesi) getirir. Ramazan'ı Şerif'te her bir harfin on değil bin ve Ayet-el Kürsi gibi ayetlerin her bir harfi binler ve Ramazan'ı Şerif'in cumaların da (elde edilecek sevap) daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir’de (okunan her bir harfi için) otuz bin baki (sonsuz) meyveler veren Kuran'ı Hakim öyle bir Nurani Şecere-i (nurani bir tuba ağacı) hükmüne geçiyor ki milyonlarla o baki sonsuz meyveleri Ramazan'ı Şerif'te müminlere kazandırır.
İşte gel! (Ey mümin) bu kutsi, ebedi karlı ticarete bak. Seyredip düşün ki bu hurufatın (Kur'an harflerinin) kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasarette (zarar ve ziyan içinde) olduklarını anla. İşte Ramazan'ı Şerif adeta ahiret ticareti için gayet karlı bir meşher (kazançlı bir) pazardır. Uhrevi hasılat için gayet münbit (verimli) bir zemindir. Ve neşv-ü nema-i a’mal için (amellerin sevabının bereketlenmesi için) bahardaki mai nisan (nisan yağmuru gibi) olur. Saltanat-ı Rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin (Allah’u Teâlâ'nın yaratıp hükmetme şeklinde kendini gösteren ilahi saltanatına karşı insanın yaptığı kulluk ve ubudiyetin) resm-i geçit yapmasına imkan sağlayan gayet parlak, kutsi bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan yemek-içmek gibi nefsin gafletle hayvani hacatına (hayvanatla müşterek olma özelliği taşıyan ihtiyaçlarına) ve malayani (lüzumsuz) hevaperestane şehavata (nefsin gelip geçici faydasız isteklerine) girmemek için oruç ile mükellef olmuş. (Devamı yarın…)