Güya muvakkaten (geçici olarak) hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veya ahiret ticaretine girdiği için dünyevi hacatını (yemek-içmek gibi dünyevi ihtiyaçlarını) muvakkaten bırakmakla uhrevi bir adam ve tecessüt etmiş (ceset şeklinde kendisini göstermiş bir ruh) vaziyetini göstererek savmı (orucu) ile samediyete bir nevi ayinedarlık etmektir. (Samet, Hak Teala'nın hiçbir şeye muhtaç olmaması, fakat her şeyin gerek var olmasında gerekse varlığının devam etmesinde ona muhtaç olmasıdır. İşte insan Ramazan'da yiyip-içmek gibi beşeri ihtiyaçlardan belli müddet uzak kalmakla, Cenab-ı Hakk'ın ihtiyaçsızlığını ifade eden Samed ismine aynalık yapmış, o İsm-i Şerif'in yansıması noktasında parlak bir ayna hükmüne geçmiş olmaktadır, yeme-içme hususunda geçici de olsa gösterdiği ihtiyaçsızlık sebebiyle).
Orucun ekmeli ise mide gibi bütün duygulara; yani göze, kulağa, kalbe, hayale, fikri, (düşünce alemine) v.s. bütün cihazatı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. Yani maddi-manevi bütün cihazatları, duygu, düşünce ve temayülleri muharremattan, malayani şeylerden çekmek ve onların her birisini kendisine mahsus ubudiyete (yani kendine ait gerçek vazifeye) çekmek, sevk etmektir.
Mesela dilini yalandan, gıybetten ve galiz (kaba tabirlerden) ayırmakla ona oruç tutturmak ve o lisanı Tilaveti Kur’an, zikir, teşbih, salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek. Mesela gözünü namahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip gözünü ibret almaya, kulağını hak sözleri ve Kur'an'ı dinlemeye sarf etmek gibi sair bütün cihazata bir nevi oruç tutturmaktır.
Kaynaklarımıza göre orucun üç mertebe ve derecesi var. Birinci derece, avam orucu ki yemekten içmekten ve orucu bozan diğer şeylerden korunmak suretiyle tutunan oruçtur. İkinci derece, orucu bozan şeylerden uzak kalmakla beraber aynı zamanda göz, kulak, dil vb azaları haramlardan, günahlardan alıkoymak suretiyle tutulan oruç. Üçüncü derecede, Allah (c.c) düşüncesinden başka hiç bir düşünceye geçit vermemek suretiyle tutulan oruç. Biz orucumuzu hiç olmazsa ikinci derecedeki oruca dahil etme gayreti içinde olmalıyız. Yani mide ve tenasül uzvu ile beraber göz, kulak, dil vb azalara da oruç tutturmaya çalışmalıyız. Nasıl tutturacağız. Onları yaramaz şeylerden alıkoymak suretiyle.
Bu noktada şu hadiseyi hatırlatmakta fayda görmekteyiz. Bir şahıs Efendimiz’e (s.a.v) gelerek şöyle diyor; “Ya Resulullah (s.a.v): Ben fakir bir adamım. Beş vakit namazını kılıyor. Ramazan'ı Şerif orucunu tutuyorum. Ama imkanım olmadığından zekat veremiyorum, hacca gidemiyorum. Acaba bu durumda cennette sizinle beraber olabilir miyim?” Allah Resulü'nün (s.a.v) bu samimi sual ve istek karşısında tebessüm ediyor ve “Eğer mevcut amellerinle beraber dilini yalandan, gıybetten, gözünü haramdan ve başkasına hor bakmaktan, kalbinide haset, kin ve kibirden korursan erişmeyi arzu ettiğin hedefine kavuşturulursun, yani cennette benimle beraber olmakla şereflendirilirsin.” Buyuruyor.
Selam ve dua ile…